Kategori arşivi: Satış-Pazarlama
REFERANS PAZARLAMASI
HBR-STRATEJİK PAZARLAMA
10 Marka Yönetimi İlkesi
Markalar, modern dünyada hayati önem taşıyan karmaşık yapılardır. Tüketicilerle anlamlı bir şekilde bağlantı kurmak, sadakat oluşturmak ve rekabette öne çıkmak için, markaların bu 10 ilkeyi benimsemesi gerekir:
1. Markalar Yaşayan Sistemlerdir: Markalar statik varlıklar değil, sürekli gelişen ve uyum sağlayan canlı sistemlerdir. Pazar trendlerini takip etmek, yeniliklere açık olmak ve değişime ayak uydurmak gerekir.
2. Markalar Sürdürülebilir Getiri Sağlar: Güçlü markalar, tüketicilerle güven ve sadakat inşa ederek uzun vadeli karlılık sağlar. Bu, tutarlı kalite, şeffaflık ve müşteri odaklı bir yaklaşım gerektirir.
3. Markalar Uyum Sağlayarak Uyum Sağlar: Markalar, yeni fikirlere ve trendlere karşı direnmek yerine, onlara uyum sağlayarak ve onları kendi yararlarına kullanarak başarılı olur. Bu, esneklik, çeviklik ve açık fikirlilik gerektirir.
4. Markalar Takip Etmez, Liderlik Eder: Güçlü markalar, pazarda takipçi olmak yerine, yenilikçi ve öncü bir rol üstlenirler. Bu, cesaret, vizyon ve özgünlük gerektirir.
5. Anlamak, Kopyalamaktan Daha İyidir: Markalar, rakiplerini kopyalamak yerine, kendi benzersiz değerlerini ve kimliklerini geliştirmeye odaklanmalıdır. Bu, derin içgörü, otantiklik ve farklılaşma gerektirir.
6. Sadece Sıfırların Köşesi Yoktur: Markalar, sıradan olmaktan kaçınmalı ve pürüzlü kenarları ve özgün kişilikleriyle öne çıkmalıdır. Bu, cesaret, tutku ve unutulmazlık gerektirir.
7. Markalar Yönetilmemeli, Yönetilmelidir: Markalar, kısa vadeli çıkarlara göre yönetilmek yerine, uzun vadeli vizyon ve tutarlılıkla yönetilmelidir. Bu, liderlik, bağlılık ve kararlılık gerektirir.
8. Marka Yönetimi Sadece Bir İletişim Görevidir – Tüm Şirketi Etkiler: Marka yönetimi, pazarlama departmanıyla sınırlı değildir, tüm şirketin kültürüne ve operasyonlarına entegre edilmelidir. Bu, tutarlılık, uyum ve çalışan katılımı gerektirir.
9. Markalar Duygularla Bağlanır: Tüketicilerle mantıksal argümanlardan çok duygular aracılığıyla bağlantı kurmak gerekir. Bu, hikaye anlatımı, tutku ve samimiyet gerektirir.
Bu 9 ilkeyi benimseyerek markalar, rekabette öne çıkabilir, sadık bir müşteri tabanı oluşturabilir ve sürdürülebilir bir başarı elde edebilir.
10-Çekicilik şöhreti yener.
Değiştirilebilir ürünlerin bulunduğu doymuş pazarlarda marka bilinirliği bir sonraki seviye için sadece bir gerekliliktir: çekicilik. İnsan bilmediği şeyi arzulayamaz. Bir markanın orta ve uzun vadeli başarısının anahtarı, insanları cezbetme ve elde tutma yeteneğidir. Dijitalleşme burada yardımcı olur, çünkü dijital olarak yönetilen markalar, müşterilerine rakiplerinden daha yakın olmaları ile karakterize edilir.
Ancak çekicilik nereden geliyor?
- Güçlü bir hikaye anlatımıyla: Markanızın arkasındaki hikayeyi, tutkuyu ve vizyonu müşterilerinizle paylaşın. Duygusal bir bağ kurun ve onlarla anlamlı bir şekilde etkileşime girin.
- Tutarlı bir marka kimliğiyle: Tüm iletişim kanallarınızda tutarlı bir ses ve görsel kimlik kullanın. Bu, markanızın tanınmasını ve hatırlanmasını kolaylaştırır.
- Mükemmel müşteri deneyimiyle: Müşterilerinizin her temas noktasında olağanüstü bir deneyim sunun. Onları özel ve değerli hissettirin.
- Yenilik ve değişime açıklıkla: Trendleri takip edin ve pazardaki değişimlere ayak uydurun. Müşterilerinizin taleplerini karşılamak için sürekli yenilik yapın.
- Sosyal sorumlulukla: Topluma olumlu bir katkıda bulunun ve sürdürülebilirlik ilkelerine bağlı kalın. Bu, markanıza anlamlı bir amaç kazandırır.
Çekicilik, bir gecede kazanılan bir şey değildir. Zaman, çaba ve yatırım gerektirir. Ancak, uzun vadede, bu yatırım geri ödenecektir. Çekici bir marka, sadık müşteriler, güçlü bir itibar ve sürdürülebilir bir başarı elde edecektir.
Unutmayın: Markanız sadece bir logo veya bir ürün değildir. Bu, müşterilerinizle kurduğunuz duygusal bağdır. Çekici bir marka inşa ederek, bu bağı güçlendirebilir ve şirketinizin uzun vadeli başarısını sağlayabilirsiniz.
Sonuç olarak:
Marka yönetimi karmaşık ve sürekli bir süreçtir. Başarılı olmak için, markanızı yaşayan bir sistem olarak görmeniz ve onu sürekli olarak geliştirmeniz gerekir. Basit kurallara ve tutarlı bir stratejiye bağlı kalarak, çekici bir marka inşa edebilir ve pazarda kalıcı bir etki yaratabilirsiniz.
Ürün, Marka, Pazarlama Ne İş Yapıyorsun?
Ürün, marka, pazarlama hatta satış birbiri ile yakın temasta olan iş alanlarıdır. Benzerlik gösterdiği yanlarla birlikte elbette ki farklılıkları da vardır. O minicik farklar bazen göz ardı edilebilir fakat işin detayına girildiğinde bir çok şeyi aynı anda yapabilme, gün içinde bir çok işe yetişmek de iş içinde birden karmaşayı ortaya çıkarabilir. Kaçırdığımız ufacık bir nokta bizi ileriye götürebilecekken çalışmamızı geriye itebilir. Elbette ki şirketlerin bu departmanları kurabilme bütçesini de göz ardı etmemek gerekir. Biz yine de gelin bu departman müdürleri ne iş yapar onlara göz atalım.
Ürün, Marka, Pazarlama Yönetimleri Arasındaki Farklar
Marka Müdürü
Bir şirketin içinde şirketin sahip olduğu farklı birçok ürünü olabilir, ancak kendilerini bir marka haline getiren birkaç başarılı ürünü vardır. Piyasada birçok müşteri bu başarılı ürünleri bilir ve direk onlara gider çünkü ürünün verdiği ihtiyaçtan eminlerdir. İşte bu markaların kalitesinin halkın isteğine göre algıda kalmasını sağlamak için bir marka müdürü ile çalışılır. Bir marka müdürü, üretim, tedarik ve pazarlamanın her yönü ile ürününün satılması için perakendeciler dahil her alandaki ekip ile iletişim halinde olmalı ve iyi ilişki kurmalıdır. Marka Yöneticisi bir şirketin ürün veya hizmetlerinin tüketicileri tarafından algılanan imajdan sorumlu bir kişidir.
- Marka bilinirliği için stratejileri belirler, tüketiciler üzerinden marka imajını değerlendirir. Satış ve pazarlama stratejileri geliştirir, Marka için verilecek olan/verilmiş reklamların kontrolünü inceler.
Ürün Müdürü
Bir ürün yöneticisi ürünlerin satışını artırmak için stratejiler tasarlar. Ürün lansmanı ve ürün geliştirmeden sorumludur. Bir ürünü yaygınlaştırmak için yeniden paketleme yapabilir. Pazarlama ve reklam ekipleri ile ürün satışlarını iyileştirme için iş birliği yapar. Marka yöneticisi, bir marka adı altında ürünün satışlarını sürdürmek ve geliştirmek için markanın konumu ve imajı üzerine ilgilenirken ürün yöneticisi, satışları artırmak için pazarlama teknikleri üzerine çalışır.
- Bir marka müdürü genelde tüketici ürünleri ile ilişkili iken (B2C) bir ürün müdürü B2B müşterileri için çalışır. Bir marka müdürü, perakendecilerin markasına öncelik vermesi ister bunun için yakın iş birliği içerisinde çalışır. Bir ürün yöneticisi ise ürün satışlarını iyileştirmek için pazar içinde *agresif pazarlama teknikleri kullanır.
* (piyasada aynı sepmentteki rakibinin zayıf yönlerini saptamak ve yeniden bir strateji geliştirmek)
Pazarlama Müdürü
Bir ürün veya hizmeti sunmak ve potansiyel müşterilere ulaşma görevini almıştır.
- Demografik verilerden müşterilere ulaşır, Hedeflere ulaşmak için satış departmanıyla iletişim kurar, Hizmet ve ürün talebi ile ilgili pazar araştırması ve raporlama yapar. Müşterilerin ürün veya hizmetin değerini anlamasını sağlar.
Marka Müdürü ve Pazarlama Müdürü her ikisi de görev tanımları farklı olsa da müşteri ve kurum imajını geliştirmek ve tanıtmak için çalışırken aslında marka tarafında yoğunlukla imaj, algı üzerine odaklanılmıştır. Pazarlama tarafında ise satışları artırmak için potansiyel müşterilere ulaşma görevi vardır. Bir fikir üzerine hareket eder. sonrasında bunu da müşteri ile birebir görüşen satış müdürü ve ekipleri ile iş birliği içinde yürütmeye çalışır. Marka ve Pazarlama, üretimden çok önce başlarken, ürün ve satış, üretim sırasında, satış öncesinde satış anı ve hatta satış sonrasında da devam eden süreçlere yönelik çalışır.
DENEYİMSEL PAZARLAMAYI KULLAN, DENEYEREK PAZARLA
Tüketiciler almak istedikleri ürün ve hizmetlerle birlikte heyecan, mutluluk, keyif yaşamak isterler. Ürünün veya hizmetin satın alınmadan önce birtakım özellikleri ön planda tutularak ön sunuma hazırlanması tüketiciler arasında bir bağ kurarak satın alma ihtimalini güçlendirecektir.
Deneyimsel pazarlama sürecinin en temel noktası tüketici ile marka bağlılığın oluşturulmasına zemin hazırlamaktır. Kendi ürün ve hizmetlerinin satın alınabilmesi için uğraş veren pazarlamacılar tüketicilerin isteklerini yerine getirerek ve onlar üzerinden belli stratejiler uygulayarak tüketicileri ürüne çekmeye çalışacaktır. Mevcut pazarlama kavramlarının çoğu ürün ve üretim odaklıdır. Deneyimsel pazarlama ise ürünün özellikleri, kullanıcıya sunulan faydaları yerine, tüketicinin deneyimlerini anlamaya odaklıdır. Deneyim sağlayarak tüketicinin ürünün hangi özelliklerden hoşlandığını ortaya çıkarmaya çalışır.
Deneyim Pazarlaması Ne Sağlar?
Deneyimler, kişilere fonksiyonel faydalar yerine duyusal değerler sunar. Tüketirken genellikle duygularımıza göre hareket ederiz. Tüketim deneyimi hislerimiz doğrultusunda eğlence amaçlı gerçekleştirilir. Anlıktır. İhtiyaç sonradan fark edilir.
Deneyimsel pazarlama tüketicinin yaşadığı deneyimler ile duygulara dokunur, onlara yaşam tarzları hakkında bilgi verir.

Deneyimsel Pazarlamanın Amacı Nedir?
Tüketiciye duyusal, duygusal, bilişsel, davranışsal, ilişkisel göstergeleri kullanarak onlara kişinin kendisiyle bütünleştirdiği deneyimler yaşatır. Bu beş deneyimi şu şekilde açıklayabiliriz.
- Duyusal Deneyim Nedir?
Görme, tatma, duyma, koklama ve dokunma duyularına başvurularak ifade edilir. Duyularımız aracılığıyla heyecanı ve estetik doyumu uyarıcıdır. Örneğin kahve kokusunun hissedilmesi, şık bir restoran da dekorasyonun görselliğini sevmek, dinlendirici bir müzik ile rahatlamak gibi.
- Duygusal Deneyim Nedir?
Tüketicilerin almak istediği ürün ya da hizmete karşı beslediği duygulardır. Özellikle bayram zamanlarında dostluk, yardımlaşmanın önemini anlatan reklamlar tüketicileri duygusal olarak etkiler. Ülkemizde bayramlar önemini korumaktadır ve akrabalığın, dostluğun ortaya çıktığı günler olarak düşünülmektedir. Kişiler arasında iletişim de güçlü duygular ve empatiler ile sağlanmaktadır. Birçok hizmetin yüz yüze verildiği düşünüldüğün de tüketicilerin yaşadığı duygular deneyimlerini etkiler.
- Bilişsel Deneyim?
Problem çözücü deneyimler üzerine kuruludur ve tüketicileri yaratıcı düşünmeye teşvik eder. Tüketicileri sürprizlerle şaşırtır, gizemli kalarak ilgilerini çeker, harekete geçirmeyi amaçlar. Genellikle izlediğimiz yeni piyasaya sürülen cep telefonları reklamları ve elektronik sektörü bunun üzerine kuruludur. Kişi hemen gidip yerinde ürünü inceleme ister.
- Davranışsal Deneyim Nedir?
Pazarlamacılar, müşterilerin davranışlarını, yaşam tarzlarını etkilemeyi amaçlayıcı taktikler sunarlar. Davranışsal deneyim, tüketicilerin fiziksel hareketleri, üzerinden deneyimler yaratmak üzere çalışır. Örneğin Starbuck’s kahveden daha fazlasını insanlara sunduğu, bağımsız çalışmalar için uygun bir yer olduğunu tüketicilere düşündürtmek istemektedir.

- İlişkisel Deneyim Nedir?
Tüketicilerin kullandığı bir ürün jenerik olduğunda pazarlamacılar tarafından bilinir ve birden her alanda yayılma gösterir. Tüketici o ürünün kullanıcı olsun veya olmasın artık o ürünü aldığında onunla kendini gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Markanın sosyal anlamını kendisi ile ilişkilendirir. Örneğin; Tchibo, bir kahve markası olarak bilinir fakat mağazanın içerisinde moda ve mutfakta ilgili ürünler de vardır. Müşterilerin o ürünleri hakkında da bilgi sahibi olması sağlanır. Böylece o mağazanın kahvesever müşteriler dışındaki kişilerle de etkileşim halinde olmasını amaçlanır.
Deneyimsel Pazarlama Sürecinin En Temel Noktası Nedir?
Tüketici ile marka bağlılığın oluşturulmasına zemin hazırlamaktır. Kendi ürün ve hizmetlerinin satın alınabilmesi için uğraş veren pazarlamacılar, tüketicilerin isteklerini yerine getirerek ve onlar üzerinden belli stratejiler uygulayarak tüketicileri ürüne çekmeye çalışacaktır.
Deneyimsel Pazarlamanın Mevcut Pazarlama Kavramlarından Farkı Nedir?
Mevcut pazarlama kavramlarının çoğu ürün ve üretim odaklıdır. Deneyimsel pazarlama ise ürünün özellikleri, kullanıcıya sunulan faydaları yerine, tüketicinin deneyimlerini anlamaya odaklıdır. Deneyim sağlayarak tüketicinin ürünün hangi özelliklerden hoşlandığını ortaya çıkarmaya çalışır.
Deneyimsel Pazarlama Odağında Tüketiciye Ne Sağlanır?
Deneyimsel Pazarlama içinde aynı olay için her bir tüketicinin farklı bir deneyim yaşadığı söylenebilir. Deneyimler tüketicileri etkileyen uyarıcılardır. İşletmeler tüketicilerin zihninde kalıcı olabilmek için eşsiz bir deneyim için uygun ortamı sağlamalıdır. Pazarlamanın değişen koşullarından yola çıkarak asıl önemli olanın tüketici deneyimleri olduğu istek ve ihtiyaçların buna göre belirlendiği ortaya çıkmaktadır.
BÜTÜNLEŞİK PAZARLAMA VE MARKA
Bütünleşik pazarlama iletişimi, anlatılmak istenileni, farklı kanallarda farklı iletişim türleriyle tek bir mesaj altında birleştirme görevini sağlar. Bütünleşik pazarlama tüm alanlar dahilinde verilmek istenen mesajı belli bir plan ekseninde uzun döneme yayarak kurgular. Geleneksel açıdan değerlendirildiğinde bütünleşik pazarlama etmenlerinin her bir birimi kendi içinde iletişimini ayrı ayrı oluşturmaktadır. Halkla ilişkiler, reklam, kişisel satış kendi bünyesindeki iletişimi bütünleşik pazarlama iletişiminde bir araya getirerek sinerji yaratmaya başlamış ve bir ürün ya da markanın imajı ve değer üzerine odaklanılmasına yol gösterici olmuştur.
Bütünleşik pazarlama iletişimi tüketicilerle tutarlı, sadık ve kuvvetli marka ilişkileri yaratabilmek ve bunların güçlü bir biçimde sürdürülmesini sağlamak için strateji ve kampanyalar yaratmaya çalışır. Tüketicilerin marka ile olan ilişkilerinde güveni sağlamaya çalışır.

Marka iletişiminin 4 başlık altında incelenmesi:
Marka İletişimi ve Reklam
Pazarlamacılar ve reklamcılar tüketiciye vaat edilen bir marka imajını yaratmak ve güçlendirmek için belli reklam süreçlerini öğrenmek durumundadır. Bir markanın dikkat çekiciliği yapılan reklam çalışmalarının bir ürünüdür.
Bir marka iletişimi için reklam;
- Markanın tüketici üzerinde yarattığı değerin bilinmesini sağlar
- Tüketiciye sunulan hizmet kalitesini ön plana çıkararak tek bir marka imajının geliştirilmesine seçenektir
- Geliştirilen imajı ikna edici iletişim reklam çalışmaları ile destekler
- Marka algısını etkileyecek reklam çalışmalarının geliştirilmesi üzerine çabalar

Marka İletişimi ve Halkla İlişkiler
Günümüzde pazarlamanın beşinci P’si olarak gösterilen Halkla ilişkiler (Public Relations) marka faaliyetlerinin yoğun bir şekilde destekleyicisidir.
Marka yaratmak müşteri üzerinde olumlu bir imajın yaratılmasıdır. Olumlu imaj yaratma da en büyük görevi halkla ilişkiler birimi üstlenir. Halkla ilişkiler çalışmaları sayesinde hedef kitleler belirlenir ve marka yaratma çalışmalarını birlikte yürütülür.
Marka İletişimi ve Kişisel Satış
Kişisel satış, tutundurma araçlarının en önemlilerinden biridir. İşletme içerisinde satıcı ve alıcı arasında kurulan faaliyetler dizisidir. Pazarlama hedeflerine ulaşmak için karşılıklı iletişim yolu ile yaratılan ilişkinin uzun dönem amaçlanarak geliştirilir. Kişisel satış etki ve tepki üzerine kurulu bir iletişimdir. Marka yaratma ve markanın tutundurma sürecinde kişisel satış elemanının konuşması, giyim tarzı, beden dilinin etkin bir şekilde kullanımı önemlidir.
Marka İletişimi ve Fiyatlandırma
Fiyat marka için önemli bir promosyon aracıdır. Fakat dikkatli bir kullanım gerektirir. Markanın değerini düşürdüğü hissedilen noktalarda kullanılmamalıdır. “Bazı ürünler fiyat düşüklüğü nedeniyle tercih edilebilinir. Bazı ürünler ise parfüm, kozmetik gibi pahalı fiyatlar dahilinde tercih edilir. En önemli unsur reklam tarafından tüketiciye duyurulan ürün fiyatının uygunluğunu hissettirmedir. Fiyat diğer seçenekler arasından sıyrılarak tüketiciyi ikna etme konusunda önem kazandırır.

Marka iletişimi nedir?
Marka iletişimi işletmelerin pazarlama stratejileri ile doğrudan bağlantılıdır. İşletmeler marka iletişimi uygulamalarını pazarlama stratejileri üzerinden gerçekleştirmektedir. Pazarlamanın 4P’si olarak bilinen dört temel unsur ele alınarak ürün-hizmet, fiyat, dağıtım ve tutundurmaya yönelik kararlar üzerine marka iletişim çalışmaları hayata geçmektedir.
Marka iletişimin de bütünleşik pazarlamaya neden ihtiyaç vardır?
Çağdaş pazarlama anlayışı içinde marka iletişimi her bir uzmanlığın tek tek, birbirinden bağımsız profesyonel bir biçimde yerine getirilmesiyle birlikte aynı zamanda tek bir elden koordine edilmiş ve bütünleştirici bir yapı üzerine iletişim yönetimi benimser. Halkla ilişkiler, reklam, kişisel satış gibi uzmanlık alanlarında gerçekleşen tüm çabalar bütünleşik pazarlama yönetimi içinde birleşerek marka iletişimini destekler niteliktedir.
Marka iletişimi ile bütünleşik pazarlama iletişimi arasında nasıl bir ilişki vardır?
Bütünleşik pazarlama iletişimi pazarlama karmasının promosyon unsuru kapsamında yer alan uzmanlıklara ilişkin çabalardır. Markaya yönelik verilmek istenen iletişim mesajlarının hedef kitlelere aktarımı üzerine çalışır. Bu sebeple marka iletişimi; halkla ilişkiler, reklam, satış geliştirme, kişisel satış, doğrudan pazarlama içinde kullanılacak iletişim türünde ürün fiyat ve dağıtıma yönelik tüm kararları bütüncül açıdan ele alan bir düzen içinde ilerler.
YEŞİL PAZARLAMA DİYE BİR ŞEY VAR
Yeşil pazarlama ekolojik ve çevreci pazarlama ile çok karıştırılmaktadır. Yeşil pazarlama ve diğer pazarlamalar farklı faaliyetlere sahiptir.
- Ekolojik pazarlama: belirli çevresel sorunları işler ve bu alana yönelik pazarlama faaliyetleri sürdürür.
- Çevreci pazarlama ise: Geniş bir çevre sorununa çözüm ararken bunu yönetsel bir şekilde yapar. Sorunu daha kapsamlı ele alır.
Birçok şirket yeşil pazarlamanın öncüsü olmuş müşteri pazar paylarını bu yönde genişletmeyi başarmıştır. Body Shop cilt bakım ve parfüm şirket yeşil ikonları ile bu hareketi desteklemiş ve pazarlama planlarını bu yönde oluşturan şirketlerden biridir.
Çevre Kirliliği Nasıl Başladı?
Tarihin en büyük endüstriyel kimyasal felaketi 1984’de Bhopal felaketi olarak bilinir. Filmi de çekilmiştir. Böcek ilacı üreten fabrikadan yanlışlıkla 40 ton tarım ilacı gaz kaçağı olmuş yaklaşık 20.000 insan hayatını kaybetmiştir. Ardından 1986 Çernobil faciası, 1995’de ozon tabakasının delik oluşum keşfi halkı günden güne endişelendirmiş ve kitlesel bir harekete dönüştürmüştür.
İşletmelerde de çevresel sorunları pazarlama faaliyetleri ile birleştirmek gibi fikirler önem kazanmaya başlamıştır.
- Doğal kaynakların bilinçsiz kullanımı
- Küresel ısınma
- Sanayileşme
Çevre kirliliğini arttırmış doğal kaynaklarımız tükenme tehlikesi ile baş başa bırakılmıştır. İşletmeler bu nedenle yeşil pazarlamayı tercih ederler.

Yeşil pazarlama faaliyetlerini kullanan birçok işletme;
- Çevre dostu olarak bilinir ve insanları çevre dostu ürünler almaya teşvik eder,
- İnsanları bilinçlendirir
- Geri dönüşüm kaynaklarını etkili kullanır
- Devlet yardım ve teşviğindan yararlanır
- İşletmeye olumlu imaj sağlar ve marka algısını tazeler.
Yeşil Pazarlama Faaliyetleri Nasıl Başlar?
- Çevreci tüketiciler hedeflenerek uygun ürünler tasarlanır.
- İşletmenin tamamı üzerinden daha fazla enerji verimliliği sağlamak gibi çevreci stratejiler üzerine çalışılır
- Hedef ve stratejiler doğrultusunda tüm ürünler değerlendirilir ve sadece yeşil ürün sınıfına girecek olan ürünler üretime konur. Diğer çevreye zarar verici ürünler kaldırılır.
- Yeşil ürün mantığını benimsemiş olan yeşil tüketici dikkatlidir.
- Satın alım yaparken insan hayatını tehdit eden ürünlerden kaçınır
- Geri dönüşüm işlevini yerine getirmeyecek ürünler almaz.
- Extra ambalajlamaya gerek duymaz.
- Özellikle hayvanlara eziyet eden cilt bakım ürünlerinin içeriğini okur ve kendince önlem alır.
- İşletmeler bu gibi durumları göz önünde bulundurarak bu alanda uygun bir rekabet avantajı yakaladıkların da fark edilir ve kendilerini farklılaştıracak yeşil talebe göre konumlandırabilirler.

“Yeşil” terimi pazarlama dünyasında neyi anlatır?
Pazarlama dünyasında pazarlama karmasının temeli olarak bilinen 4P Yeşil pazarlama içerisinde 4S olarak yerini alır.
- Tatmin (Satisfaction) Tüketicilerin istek ve tatminidir.
- Sürdürülebilirlik (Sustainability) Ürünün enerji kaynaklarının sürekliliğini sağlayabilmektir.
- Sosyal Kabul (Social Acceptibility) Üretilen ürünün doğa dostu olduğunun onayıdır.
- Güvenlik (Safety) Ürünün üretimi sırasında hiçbir canlının sağlığına zarar vermemesi olarak açıklanır.
- Yeşil Ürün: Ürünlerin çevreyi kirletmemesi ve geri dönüştürülebilir olmasıdır.
- Yeşil Fiyat: Çevreye minimum zararla üretilen ürünler eldeki maliyet fiyatından etkilemesidir.
- Yeşil Dağıtım: Yeşil ürünü taşıyacak aracın yakıtı ve müşteriye uzaklığının çevreye en az zarar verecek şekilde kontrolüdür.
- Yeşil Paketleme: Ambalajlama kısmında çevre dostu malzemelerin kullanılmasıdır.
- Yeşil Etiket: Ürünün çevre dostu olduğunu gösteren sertifika bilgisi içeren bir tür logodur.

Yeşil Pazarlamanın Geleneksel Pazarlamadan Farklılıkları Nelerdir?
Yeşil ürün veya hizmet sunmak strateji dönüşüm gerektirir ve bu süreç uzun vadede ilerler, başarıldığın da sürdürülebilir rekabet üstünlüğü yaratır ve bir plan dahilinde yürütülür. Sadece yeşil bir imaja sahip olmak ve bu yol üzerinden var olan müşterileri çekmek için bu pazarlama faaliyetlerine girilmemelidir. Yeşil pazarlamanın şirketler tarafından benimsenmesinin en temel nedeni; çevreci bir anlayış sergileyerek duygusal bir bağ oluşturmaktır.
Yeşil Pazarlama Stratejisinde Kim Nasıl Bir İş Yapar?
Pazarlama Yöneticileri; İşletmenin “yeşil” yönlerini tanıtır ve pazarlar, gereksiz kaynak kullanımını azaltıcı çalışmalar yapar. Pazar Analisti; Anket ve birtakım uygun analizlerle müşterisinin çevreci ürüne olan talebini kontrol eder. Halkla İlişkiler Uzmanı, çevreci faaliyetleri içeren toplumu bilgilendirici yazılar yazar.
Yeşil Pazarlama faaliyetleri üzerine çalışmalarını sürdüren şirketlerden 3 isim:
HP-Yeşile İlk Adımlar- kapsamında tüm dünyada geri dönüşüm çalışmaları yapan ilk şirketlerdendir. Opet-Yeşil Yol- projesiyle halen çevre yeşillendirme çalışmalarını sürdürmektedir. Dimes : Sahip olduğu tırlarının motorunu geliştirmiş zararlı gazları minimuma indirerek çevreye zararını önlemeye çalışan stratejiler üzerine çalışmaktadır.
GEÇMİŞTEN BUGÜNE PAZARLAMA SÜRECİ
Pazarlama, işletmelerin müşteri istek ve ihtiyaçlarını önceden tahmin ederek istenilen ürün ve hizmet üzerinde çalışmasıdır. Günümüzde ise pazarlama, sunduğu işe değer katarak müşterilerine fayda sağlamak üzerine odaklanılan çaba ile güçlü ilişkileri yaratabilme sürecidir.
İhtiyaç, herhangi bir şeyin yokluğunda üzerimizde oluşan stres halidir.Yokluğunda rahatsızlık yaratan durumdur. Fiziksel ihtiyaçlar (Yeme, içme, barınma) sosyal ihtiyaçlar (Ait olma, sevilme.) bu çerçeveye girer.
İstekler, insan ihtiyaçlarının karşılanması için yönlendirilme işlemidir. İstek ve İhtiyaçlar kültür ve kişilik üzerine farklılık gösterebilir. Bir Türk sabah kahvaltısında Sade omleti tercih ederken Bir Asyalı pirinç yemeğini kahvaltı öğünü olarak tercih edebilir. Ve alışveriş sürecinde bu kişilerin günlük istek ve ihtiyaçları farklılık göstermektedir. Türkiye’de kırmızı domates tercih ederken İsveç’teki tüketiciler yeşil domatesi ihtiyaçları dahilinde bir öğün olarak alabilmektedir.
Talep, Bir kişinin o ürün veya hizmeti satın alma gücüyle desteklenmiş insan istekleridir. Satın Kişinin Gelir düzeyiyle birlikte ilerler. Değişim, pazarlama fonksiyonunun temelidir. Değişimin gerçekleşmesi birçok koşulun yerine getirilmiş olması gereklidir. Değişim; arzu edilen bir objenin karşılığında karşı tarafa bir şey verilerek ihtiyacın giderilmesi ve elde edilmesi durumudur.

Değer, Tatmin, Fayda Kavramları Arasındaki İlişki
Değer ve Tatmin kavramı ürünün performansı ve müşteri beklentisi ile değişim gösterir. Ürünün performansı düşük beklenti yüksek ise, müşteri memnuniyeti azalır veya ürün performansı yüksek beklenti düşük veya eşit ise müşteri memnuniyetinde derece derece yükselme sağlanmaktadır. Tüketici seçim yapar ve birçok ürünle karşı karşıyadır.
Onlara sunulan pazar fırsatları ve müşteriye sundukları değer ile müşteri memnuniyeti yükselir müşteri fayda sağladığı ürünü yeniden satın alır ve ürün hakkındaki olumlu deneyimlerini çevresiyle paylaşır. *Pazarlama bir değer önerisi sunmalıdır. Değer; müşteriyi ihtiyaçları adına mutlu edebilmek üzere sunulan fayda ve vaaddir. Markadan markaya değişiklik gösterir. ”Red Bull Slogan: kanatlandırır. Değer önerisi: “vücudunuzu ve zihninizi canlandırın” kalıbı örnek verilebilir.

Pazarlama Anlayışları
Pazarlama günümüzdeki formuna ulaşana dek 6 farklı süreçten geçmiştir.
1-Üretim Anlayışı: 1930’lu yıllarda “Ne üretirsen üret, mutlaka satılır ve sonucunda kar ortaya çıkar” sözünü benimseyerek ilerleyen yaklaşımdır.
Üretim yaklaşımında müşteriler uygun olan ve kendi istek ve ihtiyaçlarını karşılayabildikleri ürünleri tercih ederler. Üreticilerin kendi temel tutumları baskındır. Sadece üretimin etkinliğini arttırmak üzere çalışırlar.
2-Ürün Anlayışı: “Arz kendi talebini yaratır” anlayışını benimser.
Ürün yaklaşımında müşteriler en yüksek kaliteyi ve en iyi özelliklere sahip olan ürünü seçerler. Sürekli olarak bu anlayışta üreticiler ürün geliştirme üzerine çalışır. Yeni farklı ürünler sürekli ortaya çıkar. Farklı fiyat politikaları ve artan fiyatlarla daha karmaşık ürünler çoğalır. Müşteriler ihtiyaçları olmadan herhangi bir ürün için para ödemek zorunda kalırlar.
3-Satış Anlayışı: Satış üretim kapasitelerinin artması ve arzın talebi aşması sonucu doğmuştur. “Verimli üret, reklam yap, satılır, kar edersin” anlayışı hakimdir. Müşterinin satın almakta birlikte ürün üzerinde ikna edilmesi gereklidir. Uzun dönemli müşteri ilişkileri geliştirilmesi için satışlara odaklanma söz konusudur. 1950’li yıllara kadar devam etmiştir.
4-Modern Pazarlama Anlayışı: Pazarlamaya yönelim 1950’li yıllarla başlamıştır.
Modern Pazarlama yaklaşımında Pazarlamanın önceliği hedef pazarın istek ve ihtiyaçlarını bilmektir. Rakiplerinin sunduğundan daha iyi şekilde müşteri ve ürün memnuniyeti sunmaya amaçlar. Bu yaklaşımın en temel özelliği müşteri değerleri ve müşteriye odaklanarak satış yapabilme ve kar elde edebilmektir. Temel hedef satmak istediğiniz ürününüz için doğru hedef kitleyi bulmak değil, müşteriniz için doğru ürünü bulmaktır. Modern pazarlama sistemi; Tedarikçiler, İşletme, Rakipler, Aracı kuruluşlar, Nihai kullanıcılar ‘dan oluşmaktadır.
5-Toplumsal Pazarlama Anlayışı: 1970’li yıllarda Philip Kotler’in bir makalesi ile literatüre girdiği bilinmektedir. Geniş bir hedef kitle içerisinde toplum ihtiyaçlarını tam anlamıyla sağlayabilmek için bazı sorumluluklar üstlenilmelidir. İşletme ve müşteriler arasındaki değişim ilişkisi yerine uzun vadeli ve toplumsal etkiler üzerine dayalı görevlere odaklanmak gereklidir. İşletmeler bu tür pazarlama stratejilerini oluştururken toplumun çıkarlarını korumalı ve işletmenin karını dengelemek durumundadır.
6-Bütünsel Pazarlama Anlayışı 1980 ve günümüze kadar gelen süreçtir.
Bir işletmenin pazarlama stratejisini belirlerken hangi tüketiciye hangi hizmeti hangi adımlarla sunacağının ve müşterilere her yönüyle nasıl değer yaratılabileceğinin gözlemini yapmayı kapsar. Stratejileri uygulamaya dönüştürerek baştan sona her alanda pazarlama araçlarıyla kontrol eder. Bu pazarlama karması temelde ürün, fiyat, dağıtım ve tutundurma’ dan oluşmaktadır.

Pazarlama’nın Baş Tacı Nedir?
Pazarlama en önemli gücünü iletişiminden alır. Samsung bunun en güzel örneklerinden biridir. Çeşitli müşteri temas yerlerinde bulunarak her alana ve her hedef kitleye uygun vermek istenilen mesaj verilir. Showroom olarak adlandırılan dükkanları markalanır, müşteri servisi hızlıdır Güven yaratır itibar sağlar. Bunların hepsini tek mesaj altında bütünsel olarak gerçekleştirir.
Amaç bütünleşik pazarlama da müşterinin markaya olan ilgisini olumlu olarak dönüştürmek. Müşteriyi daima memnun etmektir. Temelinde güven ve sadakat inşa eder ve bu şekilde bir süreklilik sağlamayı amaçlar. Bütünleşik Pazarlama reklam, halkla ilişkiler, promosyon vb. stratejik rollerin birbiriyle bağlantılı olarak tüm iletişim araçlarının entegre edildiği bir yaklaşım olarak ifade edilebilir.
Pazarlamayı nasıl tanımlayabiliriz?
Pazarlama insanların istek ve ihtiyaç duydukları şeyleri sundukları değer üzerinden elde ettiği sosyal bir süreçtir. Yönetsel olarak pazarlama tüketiciye sunulacak ürün ve hizmetlerin satılma sürecinin hazırlığıdır. Pazarlama günümüzde işletme içerisinde hedef pazarlara uygun mal ve hizmet sürecine karar verirken önceliği müşteriyi düşünerek sistemini kurgulamasıdır.
Günümüzde Pazarlama olarak adlandırılan Yeni Kavramlar Nelerdir?
2000’li yıllarla birlikte teknolojinin sürekli gelişime ve değişimine şahit olduk. Dijital çağ olarak adlandırılan bu yeni düzen hızlı küreselleşmeyle birlikte sosyal sorumluluk ve etiğe daha fazla önem verilmesi gerektiğini bize gösterdi. Kar amaçlı olmayan pazarlar daha fazla büyüdü ve anlam kazanarak yeni pazarlama alanlarının yaratılmasını sağladı. (Niş Pazarlama, Sanal Topluluklar, Sosyal Medya, Veri Tabanlı Pazarlama, Mobil Pazarlama, E-WOM Pazarlama, Etkinlik Pazarlaması, Sosyal Pazarlama hayatımıza girdi. )Bu gibi örnekler ve daha fazlası ile dijital de yaşar ve çalışır hale geldik.
Değişim İçin Olması Gereken En Az 3 Nokta Nedir?
- Değişim için en az iki taraf olmalıdır.
- Her bir taraf, bir diğerinin isteyebileceği bir şeye sahip olmalıdır.
- Kişiler değişim teklifinin kabulüne veya reddine sahip olmalıdır.
İÇSEL PAZARLAMA İLE İÇ MÜŞTERİ İLETİŞİMİ
Günümüzde işletmeleri yönlendiren en önemli kavramlardan biri müşteri memnuniyeti ve değer yaratmaktır. Bu kavram işveren için iç müşteri olarak ifade edilir. Her iç müşterinin hepsi aynı seviyede değildir. Bu sebeple işletmeye henüz yeni katılmış olan çalışanlarla, staj yapıp ayrılan iç müşterilerimiz ile düzenli ve sürekli çalışan gruplar farklı değerlendirilmelidir.
İç Müşterilerimizi Nasıl Sınıflandırabiliriz?
İşe Alım Havuzunda Yer Alan Aday Çalışanımız: Bu kesim, bir işletmeye çalışmak için müracaat ettiğinde işletmenin ilerde bir şekilde çalışanı olmak üzere havuzda tuttuğu kesimdir. Bazı işletmeler aday çalışanı iç müşteri olarak görmemektedir. Fakat çalışanı olmak isteyen iç müşteri üzerine yoğunlaştığı kurum ve işveren markası açısından doğru bir yer olduğunu işyerine adım atmadan hissetmelidir. Yapılan her çalışma, aday’ın orada çalışabilme arzusunu arttırmalı, işletmenin temel müşterisi olmak yönünde teşvik sağlamalıdır.

Çalışan Kişi: İşletmeye yeni katılmış kişi olarak adlandırılır. Henüz işletmeyi tanımamaktadır. Belli bir takım eğitim faaliyetleri ile iç müşteri kazanımına yoğunlaşılır.
Sürekli Çalışan: İşletme içerisinde uzun yıllardır çalışan, ilişkileri iyi işletme içerisinde tarafsız kalmayı tercih eden kesimden oluşur.
Destekleyen Çalışan: İşletmeden memnun ve işletmeye karşı sadık olan ancak, işletmeyi diğer işletmelere karşı pasif biçimde destekleyen çalışandır.
Sadık Çalışan: Çalıştığı işletmeyi dışarda veya içerde öven, pozitif geri bildirim veren ve daima olumlu tutumunu herkese yansıtan çalışanlardır.
Tüm bu çalışanlar işletmenin yüksek kaliteli ürün ve hizmet sunma çabası içerisinde işletmeyi temsil etme ve ona her konuda destek olan kişilerdir. Bu bağlamda içsel pazarlama kavramı ortaya çıkmıştır. İşletme içerisinde insan sermayesini güçlendirilmemiş kurumlar ayakta kalamaz. Bir işletmenin başarı veya başarısızlığı bir işletme de çalışanların tutumu, emeği ve karşılığında hissettirilen duyguları üzerinde büyük rol oynar.
İçsel Pazarlama Nelerden Oluşur?
- İçsel pazarlamayı uygun bir takım çalışması teşvik eder
- Eğitim ve motivasyon kaçınılmaz unsurlardır
- Uyumlu bir iş birliği sağlanmalı.Verimlilik bütünsel yapının her tarafına yayılmalıdır. Net ve tutarlı iletişim ile işveren ve iç müşteri arasında denge sağlanacaktır. Bunun için gerekli ve sürekli ilkelere sahip olunmalıdır
İçsel Pazarlama İlkeleri

İşletmeler pazarda yer aldıkları sürece hedef kitlelerindeki dış müşterilerinin şimdiki istek ve ihtiyaçlarını karşılamak için çalışır. Gelecekte olası isteklerini önceden belirleyebilmek için ise dış müşterilerle etkileşim halinde bulunan çalışanlarının bir diğer anlamda iç müşterilerinin performansını arttırmaya yönelik faaliyetlerde bulunmalıdır.
İçsel pazarlama ilkelerine sahip olan işletmeler çalışan motivasyonu arttırmaya özen göstererek kendilerine bağlılık yaratmayı sağlayabilecek birtakım faaliyetler gerçekleştirir.
Bunlar genellikle kariyer geliştirme, ödüllendirme, vizyon geliştirme ve kurum içi iletişim çalışmaları şeklinde sıralanabilir.
Kariyer Geliştirme Kişisel Bir Gelişim midir?
Bireyin, iş hayatı boyunca iş hayatı üzerine kurguladığı kariyer amaçlarına ulaşabilmesi için uygulanan program ve aksiyonlara kariyer geliştirme denir. İç müşteri adı verilen çalışan kariyer gelişimi içerisinde iş yaşamı tercihlerin de özgürdür. Kendi geleceğini ve bir kurum içerisindeki konumu hakkındaki kararları kendisi alarak kendi kariyerinin yönünü kendisi belirler. Ancak bir işletme içerisinde bir çalışanın kariyer planı kararların alınmasında iki farklı yöntem rol oynar. Yönetim çalışanına yardımcı olmalı ve kariyerinin gelişimi ve süreci içerisinde bulunduğu kurum içinde yol gösterici olmalıdır. Bu sebeple kariyer planlama bireysel ve kurumsal kariyer olmak üzere ikiye ayrılır.
- Bireysel kariyer planlaması bir bireyin kendi yeteneklerini ve ilgi alanlarını değerlemesi, kariyer fırsatlarını incelemesi, kariyer amaçlarını oluşturması, amacına ulaştıracak araçları belirlemesi için yapılan bir plan ve alınan küçük aksiyonlarla dolu büyük bir süreçten oluşmaktadır.
- Kurumsal kariyer planlaması, Bir kurumun çalışanlara kendilerini geliştirmek için verdikleri fırsatlar veya kariyer hedeflerini gerçekleştirmede yardımcı olmak için onlara sunulan bir takım çalışma süreçlerini içerir.
Ödüllendirme: Bir yönetimde icsel başarı motivasyonu oluşturan unsurlardan biri de başarılı bir personelin görülmesi ve ödüllendirilmesi ile başlar. Başarılı çalışanları ödüllendirmek onları daha fazla çalışmaya teşvik eder ve işverene karşı bağlılıklarını arttırır. Ödüllendirilen başarı daimi başarıyı sürdürürken, varolan bir başarıyı göz ardı etmek ve ödüllendirmemek başarısızlığa yol açar. Ödüllendirme bir işletme içinde yapılması gereken zorunlu amaçlar içerisinde görülmelidir. İşletmeler çalışanlarından yaptıkları iş üzerine yüksek performans istedikleri gibi, çalışanların da işletme içinde kendi motivasyonlarını düşürmeden takdir görebilme beklentisi vardır.

Vizyon Geliştirme: Bir işletmenin vizyonu, gelecekte olmak istediği konumu ifade eder. Gelecekte ulaşmayı planladığı hedefi tanımlar. Vizyon, değişim ve gelişimi kabullenmiş işletmeler için bir referans sağlar. İşletme içerisinde güçlü bir vizyona sahip çalışanlar birbirlerini bir arada tutarak geleceği yönlendirir.
Kurum İçi İletişim: İletişim, işletmenin pazarda var olan paydaşlarla ilişkilerinin yanısıra iç müşteri olarak adlandırılanlar arasında da oluşan bilgi alışverişidir. Kurum içi iletişim yatay, dikey veya çapraz biçimsel iletişim şeklinde olabilir. Buradaki en önemli yapı kurumsal güç ve iletişim ile bilginin doğru kanallar aracılığı ile iletilmesini sağlamaktır. Bir organizasyon yapısı içerisinde yer alan üretim, pazarlama, insan kaynakları, muhasebe, halkla ilişkiler, yönetim arasında etkin bir iletişim ağı varsa kurum içi iletişimden söz edilebilir. Bir işletme için iletişim tüm yönetsel hareketlerin akışta olduğu bir sistemdir ve küçük bir yanlışlık bazen kabul edilemeyecek kadar büyük sorunlara yol açabilir.
Bir işletmenin kimliği içerisindeki en büyük rolü kurumsal iletişim ve işletmeye özgü yaratılmış olan içsel pazarlama becerilerini doğru bir şekilde üstlenmektir.
İç Müşteri Nedir?
İç müşteri bir işletmenin ilk alıcılarıdır. Bir üretim işletmesini düşünürsek fabrika içerisindeki her çalışan bir önceki departmanı satıcı bir sonraki departmanı alıcı olarak algılar. İç müşteri kavramına bu şekilde bakıldığında işletme içerisinde çalışan her personel aynı zamanda o işletme deki ürün veya hizmetin ilk alıcısı görevini üstlenir.
İçsel Pazarlama ile İç Müşterilerine Nasıl Değer Verilmelidir?
Bir işletmenin dış müşterileri tatmin ederek hedeflerine varması iç müşterilerini yani çalışanlarını memnun etmesi gereklidir. İşyerinde mutsuz olan, değerleri ve iş profesyonelliği ile öne çıkarılmayan çalışanlar işyerlerindeki motivasyonlarını kaybederler. İç müşteri memnuniyeti etkin ve programlı sürdürülebilen kaliteli bir hizmet ile sağlanmalıdır.
İçsel Pazarlama İlkeleri Nelerdir?
İçsel pazarlama işletmelerin kendi çalışanlarının iç motivasyonunu arttırmaya yönelik birtakım faaliyetler zincirinden oluşmaktadır. Temel olması gerekenlerle birlikte her işletmeye özgü içsel pazarlama teknikleri geliştirilebilinir. Kariyer geliştirme, ödüllendirme, vizyon geliştirme ve kurum içi iletişim çalışmaları İçsel pazarlama ilkeleri içerisinde yer almaktadır.