Kategori arşivi: Genel

MARKA SADAKATİMİ ÖLÇ

Sadakat sözcüğünün anlamı Türk Dil Kurumuna göre içten bağlılık, sağlam, güçlü dostluk olarak ifade edilir. Marka sadakati, tüketicinin marka ile kurduğu duygusal bağ olarak tanımlanır. Tüketicinin aynı markayı tekrar tekrar satın almasıdır. Bir markanın müşteri tarafında tercih edilerek markaya sadık kalarak satın alınması sürekliliği sağlanan tutundurma faaliyeti ile mümkündür. Marka sadakati, sadece anlık ihtiyacı karşılamakla kalmaz gelecek dönemde de tüketicinin belirlediği markayı yine tercih etmesine olanak verme olarak verir.

Marka sadakati ile ilgili görüşlere bakıldığında, David Aaker “Marka sadakati, müşterilerin markaya olan tutkunluk ve bağlılık derecesini göstermektedir” der. (Aaker, 1991).  

Howard ve Sheth (1969) “Marka sadakati yüksek düzeyde olan müşteriler, rakip markaları satın almaktan kaçınırlar ve marka sadakatinin artmasıyla marka satışlarının da arttığını belirtmişlerdir.

Bir markayı sürekli kullanmaya ona sadık kalmaya etki eden faktörler bulunur. Bunların başında her ne kadar markanın bilinirliği yer alsa da müşteri olarak markadan beklenti, ihtiyaçlara yönelik markanın yeterliliği, markanın sağladığı deneyim, markaya güven ve kendi çevremizin onayı markaya olan sadakat bağını arttırıcı unsurlardır.

Her satın alım sonrasında hissedilen memnuniyet, tutumsal bir sadakat yaklaşımı olarak görünerek hizmete duygusal bağlılık olarak tanımlanır. Ürünün performansı, markayı tavsiye etme hatta markanın içinde yer aldığı sosyal sorumluluk kampanyaları da marka sadakatinin sürekliliğini sağlamaktadır.

Marka Sadakatinin Gerçekleşmesi 4 aşamada gerçekleşir.

· Bilişsel Sadakat 

· Duygusal Sadakat 

· Davranışsal Sadakat 

· Eylemsel Sadakat

Bilişsel sadakat, müşterinin markanın faydalarıyla ilgili sahip olduğu bilgi dahilinde marka alımını gerçekleşmesi ve o markayı, o işletmeyi seçimi olarak tanımlanan ilk aşamadır. Duygusal sadakat ile markaya karsı olumlu bir tutumun gelişir. Üçüncü aşama olarak bilinen davranışsal sadakat markaya karsı olumlu tutumum ve tekrar satın alma davranışının devam ettiği aşamadır. Sadakatin en yoğun olduğu aşama eylemsel sadakat olarak adlandırılır. Müşteri ne olursa olsun, markaya karşı güçlü tutumunu sürdürür ve markayı satın alma sürekliliğini devam ettirir. Müşteriyi elde tutma ve değerlendirme için marka sadakatini ölçmenin en iyi yolu müşteri anketleridir. 

Markanızı satın almış tüketicilerden geri bildirim toplayarak markanızın sadakat oluşturmada hangi aşamada olduğunu değerlendirebilirsiniz.

Marka sadakati anket değerlendirimi nasıl yapılır?

Anketler, birçok farklı konuda sadakati değerlendirerek bir veri sağlayabilen kontrol mekanizmalarından biridir. Müşteri eğilimi, müşterinin markaya duyduğu güven, markanın itibarı, güvenilirliği ile ilgili sonuçlar marka sadakatini anlamamıza yardımcı olur.

Müşteri memnuniyeti soruları ürünlerinizin veya hizmetlerinizin genel olarak müşteri beklentisi ile ilgili olup olmadığını anlamanızı sağlar. Sadakat, müşteriler zaman içerisinde aynı markadan yeniden alışveriş yaptığında oluşur. Müşterilerde bu bağlılığı ortaya çıkaran şeyin ne olduğunu öğrenmeye çalışmak gerekir.

Bu nedenle en başta tüm markalar, kendi marka sadakati sağlamak için müşterilerinin güvenini kazanmalı ve korumalıdır. Özellikle kişisel bilgiler gibi hassas bilgilerle çalışılıyorsa, müşterilerinizin markanıza karşı duyduğu güven duygusunun seviyesini değerlendirebilirsiniz.

Marka itibarınız her şeydir. Marka itibarı, müşterilerin belirli bir markaya gösterdiği saygıyı temsil eder. Markanın tanınma düzeyi ile kıyaslanmamalıdır. Marka itibarı, bir markaya duyulan olumlu his ile ilgilidir. Bir markaya aşina olmak ve Bir markaya saygınlık hissetmek aynı dengede olan kavramlar içinde yer almaz

Tüm bunlarla birlikte markaya olan güven, değer müşterinin markayı algıladığı kalite doğrultusunda beklentilerini karşılayabilmesi ile ilgilidir. 

Tüm yapılan çalışmalar da işletmelerin marka sadakati geliştirmeleri ve doğru bir şekilde sürdürmelerin için markanın tüketicilerin zihninde doğru konumlandırılması gerekmektedir. İşletmeler, reklam ve tanıtım faaliyetleri ile müşterinin ihtiyacına yönelik piyasadakinden farklı olarak ne sunduğu ile ilgili özellikler vurgulanmalıdır. Müşterinin zihnine yerleşecek bu yöndeki her tür algı marka sadakatinin oluşması açısından önemlidir. 

Kişisel Markanızı Oluşturmadan Önce…

Kendi sesini kulağına fısıldadın mı?

Kişisel markalaşma en çok konuşulan konularından biri. Aman tanrım geç kaldım demek bile aslında kendine farkında olmadan geç kalmak demektir. Şimdi gelin bir başlangıç yapalım.

Merhaba bu yazı dizimde,

Kişisel markalaşma hakkında merak edilenleri sizinle paylaşmak istiyorum.

Kendinizi tanıma yolculuğunuza ek kişisel markanızı oluşturma, dijital kimliğiniz, ayak izlerimiz, göz izlerimiz, her nerede nasıl bir iz bıraktıysak iyi ya da kötü, güzel veya çirkin… doğru mu yaptım yoksa yanlış mı diye siz düşünedurun…. Ben yazayım, siz okuyun ne dersiniz?. İlgili konularda destek alacağınızı umuyorum. Ben haftada bir kere, hafta sonu günleri (cumartesi veya pazar günlerinden birinde) seninle sohbet edeceğim. Eğer bir karışıklık olur da yazamaz isem mutlaka sonrasında haber veririm.

Ben uzun yıllar kurumsal iletişim ve marka alanında çalıştım. Seni buraya yönlendiren yazımda dijital evim den bahsetmiştim. (Aslında substack üzerinden bu yazı dizinine başlamıştım. sonrasında kendi bloguma da almaya karar verdim.) Misafirim olabilirsin. Kapım iyi niyetli herkese açık. Marka alanında içerik üretmek, mentorluk yapmak, danışmanlık süreciyle ilerlemek bana oldukça keyif veriyor. Tabii bir de işin dijital postacı tarafı var. Yeni yıla girmeden önce başlayan 24 gün öncesinde 24 mektup yazdığım kişisel ve kurumsal bir grubum var. Onlara marka, iletişim, pazarlama hakkında mektuplar gönderdim. Sonradan mektupları topluca temin etmek isteyenler mektuplara ulaştı. Böyle başlayan mektup yolculuğu şimdilerde bir arkadaşınıza gönderilmek üzerine sizin adınıza mektuplar yazmam ile devam ediyor.

Aldığın bu e-postayı,

Kişisel markalaşma adına bir mektup gibi düşünebilirsin. Bu nedenle çok resmi olamayacağımı baştan söyleyeyim. Rehber niteliğinde hazırladığım notlar ile potansiyelinizi keşfederek adım adım kişisel markanızı inşa etme konusunda size yol gösterebileceğini düşünüyorum.

Hadi bakalım. Girizgahı çok uzattım. Konumuza dönelim 🙂

Eğer, bire bir online ilerlediğim kişisel marka mentorlüklerinden birinde olsaydın sana bu soruyu sorduğumda 2 dakika düşünme payın olurdu. Ben de 2dk Google Meet Meditasyonu yapardım. (Yazıyı bitirdikten sonra Google Meet Meditasyonu nedir diye arama yapma sakın onu ben buldum.)

Kişisel Markalaşma Nedir?

Aslında literatüre göre Kişisel markada aynı kurumsal marka oluşturma gibidir. Gerçekten bir farklı yok. Sadece kavramların yeri farklı. Kişisel marka sizin bireysel düzeyde temsil edilmeniz ile ilgili.

Kişisel marka ünlü olmak mıdır?

Zengin,

Sanatçı,

Artist,

Akademisyen,

Üst düzey,

Influencer ( fenomen bilerek demedim= Türkçe karşılığında hala bir anlam kargaşası yaşanıyor. Henüz doğru karşılığı bulunamadı)

Kişisel markalaşmanın temsili; bir sestir.

Kimin sesi?

Senin sesin.

Nasıl bir ses?

Tok, akıcı, gür… ya da bunların hiç biri!

Sesin güzelliği değil, nasıl konuştuğun önemli desem…

Biraz yerine oturmaya başladı mı?…

Kişisel marka senin kişiliğinin içinde bilinmesini istediğin konuları oluşturmayı ve onu sahiplenmeni içerir. Çok konu var çoook o kadar çok ki. Sen bile senin içinde bu konuların nerede olduğunu bilmiyorsun ama hepsine sahipsin. Aynı adını sahiplendiğin gibi.

Adınız ve soyadınız nedir diye sorsam hemen cevaplarsınız.

İşte o ses sensin.

Sen kendindeki bir sesi temsil ediyorsun. Bu bazen bir cümle, bazen bir şiir dizesi bazen arkadaşlarınızın size taktığı bir rumuz olabilir. Ne olursa olsun. Önceliğin senin kendini nerede konumlandırdığındır. Sesin, dönüşümünün nerede başladığı ve bunu kendinde nasıl birleştirmen gerektiğidir. O ses seninle doğdu. Bul ve keşfet. Hayatta çok şey buluruz, bulduğumuzu sanarız. Oysa asıl ö’z’e bakarsak anlarız ki; bulduğun değil keşfettiğin seninle ilerler.

Bir sonraki Marka Mentor mektubunda görüşmek üzere…

Sen kendi marka tanımını yazmak istersen elbette paylaşabilirsin. Seve seve okurum.

2021’in ilk 4 ay’ı kendin için ne yaptın?

Haber değeri taşıyan sensin!…

Yoksa sen de hala, kişisel markalaşma, sanal marka, dijital kimlik döngüsünü içerisinde olanlardan mısın? Umarım bu bülten başlangıcı sizi biraz şaşırtır ve okumaya değer bulursunuz.

Benim için değil. Sadece kendin için. Ben bilgilerimi paylaşmak için buradayım. Peki ya sen? Sen neden okumaya başladın?

Hoşgeldin Merak,

Senin değil, tüm okuyucular olarak adımız merak. Bilmek ve öğrenmenin dışında bolca merak için okuyoruz.

Merak…

İlgini çekmediysem ekranı kapatıp diğer sekmeye geçme hakkın baki…

Ya gerçekten bir şey öğrenmek istiyorsan?

Bir şeyden kastım. Bilgi her yerde…Bilmediğimiz bir şey yok gibi. Ama yine de aradığımız bilginin derlenmiş toparlanmış olmasına özen gösteriyoruz. Aradığımız bilgiyi bulduğumuzda bizi mutlu eden de bu.

Bu sayfa, okuyucuyla (seninle) birebir konuşma şeklinde yazdığım yazılarla ilerleyecek. Karşında ben varmışım gibi okuduğun, sana seslendiğim devrik cümleler çokca var. Örneğin; yazıyı hiç değiştirmeden yayına alacağım. Burayı benim sana sorduğum sorular ile senin kendine verdiğin cevaplardan oluşan bir bülten şeklinde oluşturmayı hedefledim.. (elbette sorulara cevabını yorum olarak paylaşabilirsin.) Doğru ya da yanlış yok. Bilmemek ve öğrenmemek var.

29 harf var elimizde ama yazmak anlatmak bitmez… Ben böyle sabaha kadar yazar dururum. Bu nedenle durmam gerekiyor. Şimdi başka bir yerde marka yazımın düzenlemesine devam etmeliyim.

Sayın Okuyucu, bültenimden ayrılmadan önce merak ettiğim bir şey var.

Kendini bana tanıtır mısın?

Yazarken aslında kendini bana değil, kendine tanıttığını hep hatırla.

(Unutma…sözcüğünü kullanmıyorum.).

Eğer yorumlarda buluşursak sevinirim. Ya da bana ayrıca ulaşıp kendini tanıtabilirsin. En kısa sürede yeniden buluşmak ve tanışmak üzere…

bana markanı anlat

Markalar dünyanın dört bir köşesinde ne kadar iyi ürün veya hizmet ürettiğini anlatarak tercih edilen marka olmayı amaçlamaktadır. Markalar ne kadar anlatırsa anlatsın, insanlar kendilerine yakın buldukları markaları tercih ederler. Birçok araştırma tüketicilerin duygularıyla karar verdiği yönündedir. Tüketici markayı sadece satın almaz, ona güvenir ve bir bağ kurar.

Martin Lindstrom, tüketicilerin hayatlarında kalıcı olmak isteyen markaların ancak etkileyici bir hikâye ile bunu başarabileceğini söyler. Ayrıca, “Duyular ve Marka” adlı kitabı oldukça yararlı notlara değinir. Marka iletişiminde en büyük etkenin duyusal deneyim olduğunu tekrarlar.

Her markanın bir öyküsü vardır. Genellikle bu öyküler markanın kuruluş hikâyesi, ürünün ham maddesinin nereden geldiği, kullanıcı görüşlerinden oluşur.

Aslında tüketiciler ihtiyacı olan şeyi almaktan ziyade önce hikâyeyi sonra da ihtiyacın ortaya çıkardığı markayı satın alırlar. Çocukluğumuzdan bu yana hikayeler bize güven verir. Bizi gerçek olana bağlar, Beynimiz sahip olmak için gerekçeler üretir. İyi anlatılmış bir öyküyü herkes sever.

Sadece bir hizmete veya ürün odaklı hikayeler değil, çalışanların, müşterilerin, diğer tüm paydaşların, hikâyesinden de ayrı ayrı beslenmek gerekir. Marka tüm bunları kullanarak iletişim kampanyalarında, ürün geliştirme stratejilerinde öyküsünü oluşturacaktır.

Storytelling olarak bilinen Hikaye Anlatıcılığı markalar için nasıl oluşturulur?

Günümüzde markalar deneyim odaklı çalışıyor. Değerlerin ötesinde tüketiciyle duygusal bağ kurmaya önem veriyorlar. Her bir markanın kendi içinde bile farklılıkları olduğunu düşünürsek anlatılan her hikaye kendine özgüdür. Marka sadece kendini vurgular.

Bir markanın

-Kim olduğu, nereden geldiği, ne için çabaladığı, çabalarının sonucunda istenilene ulaşma ve başarı yolunda ona destek olan kişilerin birbirlerini tamamlayacak şekilde öykülerle bağlanması gerekmektedir.

Ben bunu kendim yaparım diyorsanız öncelikle, By Klaus Fog Summary by Kim Hartman “Storytelling: Branding in practice” özetini okumanızı tavsiye ederim. İnternetin bunun için olması şahane.

Her marka sayısız bilgiyle doludur. Her birini belli oranda yorumlamak en güçlü marka iletişim yöntemidir.

Markanın “Biz kimiz?”, “Ne için buradayız?” sorularına en güçlü cevap insanlarla marka arasındaki güçlü bağlarla gerçekleştirilir. Markanın değeri, vizyonu, kültürü hikâyeleştirildiğin de marka ilham vermekle kalmaz dilden dile de dolaşır durur. Çünkü insanlar müzikleri kulağıyla, hikayeleri yürekleriyle dinler.

Ancak yine de bir iyi tanımlanmış bize özgün bir iletişim stratejimiz olmalı. 

Özgün Bir Marka İletişimi Stratejisi Oluşturmanın 3 kuralı

1) Doğallığı yakala

İnsanlar, markaların veri tabanındaki bir kayıt olarak kalmamalıdır. Etkili küçük bir diyalog bile kişiyi markanıza bağlamaya yetecektir. Sadece iletişim bilgilerini almak, takipçiniz olmasını istemeniz müşterilerinizi mutlu etmeyecektir. Esnek ve doğal olun. Kendi marka sesinizi oluşturun ve daima onu kullanın. Güçlü, samimi ve net bir doğallık her mecrada sizi konuşturur. 

2) Marka tonunu oluştur

Konuşurken sesin ve tonun ne kadar önemli olduğunu yazarken de anımsayın. Özellikle bir e-ticaret platformu üzerinden üzerinden geri dönüş yapacaksanız yazılan her satırın, paylaşılan her gönderinin robotlar tarafından yapılmadığını hissettirin. Müşterilerinizin talep ve beklentilerine sohbet edermişçesine yardımcı olmaya çalışın. Böylece kendi veri tabanınızdaki müşterilerinizi aha iyi tanımış olursunuz. Arka planda onlar için daha iyi çalışabileceğiniz veriler elde etmiş olun.

3) Katma değerli içerikler üret

Dijital dünyada ürettiğiniz içeriklerin müşterilerinizin hayatına pozitif değer sağlaması gerekir. Sosyal medya mecrası sadece markanın kendi ürün ve hizmetini gösterdiği bir alan değildir. Size yarar sağlamayacaksa sizi takipten çıkacaktır. Bunun için bazen işinizden bile daha fazla zaman harcamanız gerekir. 

Sosyal bir platformda işinize dikkat çekmek yerine insanlara yardım etmeye odaklanmalısınız. Pozitif değer odaklı olmaya başladığınızda hedef kitlenizin istediği kuvvetli bir marka iletişimini gerçekleştirebilir ve güveninizi kazanabilirsiniz.

BANA MARKANI ANLAT

MARKANI ZİHİNDE KONUMLA

Konumlandırma kavramı, bir markanın tüketici zihninde yer edinmesi için bir takım pazarlama stratejileri kullanılarak ürününü veya hizmetini yerleştirme çabasıdır.

Bunu yaparken, pazardaki kitleyi gruplara ayırır, en doğru olabilecek grubu hedefler. Ürün veya hizmetini hedef pazarda kendini rakiplerinden farklı şekilde sergileyerek konumlandırır. Buradaki amaç, hedef kitlede maksimum faydayı en üst seviyede tutarak tüketicinin zihnine yerleşmektir. 1972 yılında Advertising Age dergisinde “Konumlandırma Çağı” başlıklı makale de ilk kez bu konu ele alınmıştır. Bu kavram daha sonra Modern anlamda 2000 yılında Al Ries ve Jack Trout’un yazdığı Positioning: The Battle for Your Mind (Konumlandırma: Zihniniz İçin Savaş) kitabında karşımıza çıkmıştır. Al Ries ve Jack Trout kitaplarının ve Seth Godin’in Mor İnek kitabının bu alanda şahane olduğunu söylemeliyim. Kitapta konumlandırmanın yeni ve farklı bir şey olmadığı, hedef kitlenin zihnine yapılan algı çalışmalarıyla ilgili olduğu belirtilir. Bir markanın yer edindiği asıl alan “tüketicinin zihnidir” diyebiliriz.

Davik Aaker ‘e göre (1996) “Marka konumu, hedef tüketicilerle iletişim kurabilen ve diğer rakip markalara göre daha fazla avantaj sunduğunu gösteren marka kimliği ve marka değerinin önemli bir parçası olarak” kitabında tanımlanır.

Tüketicinin zihnine konumlandırma yapılırken markanızın stratejik mesajlarının da bulunması gerekir. Zihinde rakiplerinizden farklı ve ayırt edici bir konumda olmalısınız.

Tüketici zihninde bir markanın yerleştirilebileceği bir yer olup olmadığının araştırılması gerekir eğer yoksa o boşluğa uygun bir stratejik çalışma yapılmalıdır. Buna Konumlandırma Stratejisi adı verilir.

Konumlandırma stratejisinin geliştirilmesi için 6 sorunun cevabının bulunması gerekir.

Neden: Tüketicinin markayı benimsemesini sağlayacak özellikler neler olmalıdır? Neden bunları seçtik?

Ne için: Bu özelliklerle marka, müşterisinin hangi ihtiyacını karşılar?

Ne zaman: Bu ürün veya hizmetin kullanımı için öngörülen bir yer ve zaman kavramı var mı?

Kim için: Bu markanın hedef kitlesi kimdir?

Kime karşı: Marka ayrıca pazardaki hangi markaların müşterilerini de hedefleyebilir? Bunların her biri tek tek üzerinde düşünüldüğünde markayı bulunduğu konumda özgünleştirdiği gibi markanın varlığını da sağlamlaştırır.

İşletmeler bir markayı konumlandırma çalışmaları içinde “Nasıl” sorusunu sorarak markayı müşteri zihninde nasıl konumlandırmak istediklerine göre stratejiler de belirler.

Kabul gören 9 marka konumlandırma stratejisi vardır.

Bir *makaleden kesit olarak sunduğum ilgili bilgileri sizinle paylaşmak istedim.

*(M. İnce, H. Uygurtürk / Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019, 9 (1), 224-240)

Marka Konumlandırma Stratejileri

STRATEJİ ve AÇIKLAMA

  1. Ürün Özelliğini Vurgulayan Konumlandırma

Mal ve hizmetlerin hem kendine has hem de rakiplerine özgü özelliklerini ön plana çıkarmak.

  • Fiyat-Kalite İlişkisine Göre Konumlandırma

Mal veya hizmetin fiyat veya kalite boyutunun ön plana çıkarmak.

  • Ürünün Kullanımını Vurgulayan Konumlandırma

Mal veya hizmetin nerede, ne zaman, nasıl ve ne şekilde kullanılmasını vurgulamak.

  • Ürün Sınıfını Vurgulayan Konumlandırma

Mal veya hizmetin aynı ürün kategorisindeki ürünlerden farklı olan yönünü vurgulamak.

  • Ürünü Kullananları Vurgulayan Konumlandırma

Mal veya hizmeti kullanacak hedef kitlenin kimlik ve özelliklerinin net olarak vurgulanması.

  • Rakipler ile Kıyaslayıcı Konumlandırma

Mal veya hizmetin rakiplerin mal veya hizmetlerine göre sahip olduğu farklı özellikleri vurgulamak.

  • Kültürel Semboller ile Konumlandırma

Mal veya hizmeti kullanıcıları tarafından kabul görmüş örf, adet, gelenekler ve kültürel semboller ile vurgulamak.

  • Yaşam Biçimine Odaklı Konumlandırma

Toplumsal katmanın tüketim alışkanlıklarını göz önüne alarak vurgulamak.

  • Marka Kişiliğine Odaklı Konumlandırma

Mal veya hizmetlere insan kişiliklerinin özellikleri yüklenerek vurgulamak.

Marka konumlandırma kararı aynı zamanda işletmenin pazarlama stratejilerinin doğru oluşturulmasına da yardımcı olur. Marka konumlandırması yaparken 5 temel soru ile kararlarını almanız gerektiğini hatırlayın. Hedef pazarımız kime hitap ediyor? En tepedeki rakiplerimiz kimdir ve neler yapıyorlar? Bizim markamızın farklı yönleri neler?  Markamızın benzer yönleri var mı? Var olan hedef pazarımızda daha niş hale gelebilmek için tüm farklılıkları ve benzerlikleri kendimize modelleyebileceğimiz yeni bir yöntem var mı?

Haydi markamızla konuşma zamanı!

Markanız tüketici zihninde nasıl çalışıyor?

MARKANI ZİHİNDE KONUMLA

İSİMLEŞTİRME MARKALAŞTIR

Bir projeniz, bir girişiminiz varsa alacağınız en önemli kararlardan biri ona bir başlık, isim bulmaktır. Bir marka ismi tüketicinin zihninde büyüyen güçtür. Uzun vadede bir marka oluşturmak istiyorsanız daha kaliteli bir ürüne değil daha kaliteli bir isme sahip olmanız gerekir.

Markalaşmanın en önemli adımlarından biri olan “marka ismi bulma” yoğun araştırma gerektiren bir süreçtir. Bir ürünün daha kolay satılmasına yardımcı olan ismin markanın gerçekteki değerini de içinde taşıması gerekir.

Markanıza isim araştırırken marka adı fikrinin, bir marka hikayesi oluşturmasını benimseyin. Marka adlandırmak yaptığınız işi somutlaştıran bir fikir dönüşümüdür.

Marka ismine karar verirken,

  • Marka kişiliğine uygun olması gerekir
  • Söyleyiş ve yazı tarzının kolay, pratik ve hatırlanabilir olması önem taşır.
  • Toplumsal açıdan kötü çağrışımlar içermemelidir.

En iyi marka isimleri duygu uyandırıcı olanlardır. Kendi isteklerinize değil hedef kitlenizi iyi hissettirecek duygulara odaklanın. İşinizle ilgili kavramları hatırlatıcı sözcükler türetin. Kelimeler değişir. Hayatımıza her zaman yeni kelimeler girecektir. Önemli olan bunları kullanırken marka tescil kriterlerine uygunluğu araştırılmalıdır.

Bir girişim veya ürününüze isim verirken marka isminizi 3 ana kategoriye ayırarak inceleyebilirsiniz.

Açıklayıcı: Marka isimleri, basit ve işlevseldir. Markanın o isim ile ne yaptığı açıkça ifade edilir.

İmalı: Marka isimleri faydayı ima eder ve onun üzerinden müşteriye bir hikaye anlatır. Markanın arkasındaki ana fikri ifade etmek için mitolojiden yararlanır ve metafor tekniğini kullanır.

Soyut marka isimleri: Temsil ettikleri marka ile ilişkisi yoktur. Yeni anlamların sahiplenmesini işletme üstlenir ve yayar.

Burada en önemli nokta yabancı dilde kelimeler kullanırken bir kez daha düşünmektir.

Romantik dillerden sayılan Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca özellikle mücevher, kozmetik, parfüm, şarap gibi pazarlarda lüks malların adlandırılmasında etkilidir. Ancak yabancı isim kullanırken dikkatli olmak gerekir. Yerel argo sözcüklerdeki ikincil anlamlar, markanın asıl amacına etki etmez tepkiye yol açar. Bunun olma riskini azaltmak için detaylı araştırma yapmak lehinize olacaktır.

Kabul görmüş 7 tür marka adı vardır.

  1. Tanımlayıcı
  2. Hatırlatan
  3. İcat edilen
  4. Sözcüksel
  5. Kısaltma
  6. Coğrafi
  7. Kurucu

Adlandırma tipolojisinin kavranması, bir adlandırma veya yeniden adlandırma, bir marka girişiminin başarısı tanımlama da önemlidir. Birden fazla ürün veya hizmetiniz varsa, seçtiğiniz ad türleri de marka mimarinizi tanımlamanıza yardımcı olacaktır.

Marka olan girişimler web sitesi ziyaretinizi bekleriz. MOG-blog

İSİMLEŞTİRME MARKALAŞTIR

BİR MARKALAMA GÜNCESİ

Marka, bir ürün ya da hizmetin tüketicilerin zihninde yer almasıdır. Markalamanın sağlanması bu işin daha fazla insan tarafından tanınabilmesin önünü açar. Aynı hizmeti veya ürünü veren diğer şirketler doğru bir markalama ile kendini ayrıştırır. “A new Brand World” kitabında “Markalama, yaygın olan bir şeyi alıp onu, çeşitli şekillerde geliştirerek daha değerli ve anlamlı yapmaktır.” şeklinde ifadelendirilmiştir. Markalama ürünün veya hizmetin sağladığı faydanın etkili ve ilgi çekici şekilde aktarılmasıdır. Özellikle teknolojinin yaygınlaşmasıyla marka oluşturma çalışmaları internet üzerinde hız kazanmış web sayfaları, arama motoru optimizasyonuyla birlikte başarılı bir marka oluşturabilmek için işe yarayacak detaylar önemli bir hal almıştır. Özellikle markanın ismi müşterilerin aradığı ürün veya hizmeti bulmanın önemli yolu haline gelmiştir. Bir alan adı belirli bir ürün veya hizmetin fikrini tanımlar. Ziyaretçilerin bir markayı kolayca keşfetmesini sağlar.

Markalama bir ürün veya hizmetin keşfini sağlarken diğer bir yandan da iyi bir üne sahip olan işletmenin de varlığını sürdürmesinin bir yoludur.

Tüketicinin algısında marka nasıl yer alır?

Bir markaya dair zihinlerde yer alma süreci için Keller vd. markalama sürecinin altı aşamadan oluştuğunu ileri sürmektedirler. Bunlar;

  1. Marka Bilinirliliği
  2. Marka Performansı
  3. Marka İmajı
  4. Marka Kanıları
  5. Marka Duyguları
  6. Rezonans

Ayrıntılı olarak ele alırsak, performans, imaj, kanılar ve duygular aynı yatay düzlemde yer almaktadır. Performans ve kanılar markanın rasyonel boyutunu; imaj ve duygular ise, duygusal boyutunu oluşturur.

Duygu aşamasının gerçekleşmesi için performans ve imajın birbiri ile iyi bir şekilde entegre olma hali markayı her yönüyle etkiler.

Rezonans ise, tüm aşamaların etkileşimi sonucu oluşan zirve noktasıdır.

Amaç markaya bir kişilik kazandırarak ortaya marka kültürü çıkartmaktır.

Sürecin ilk aşaması olarak tanımlanan bilinirlik, farkındalığın daha derin ve geniş olarak ele alınma şeklidir. Bu bakımdan, bilinirliğin oluşumunun da güçlü markaların kullanıcıları, markanın bir elçisi konumuna geçer. Elçiler markaya ilişkin görüşlerini başkalarıyla paylaşarak markaya yeni elçiler kazandırma isteğini yerine getirir. Biri tarafından paylaşılma kavramı bir marka için ona duyulan sadakatin en üst seviyesidir.

Tüketicilerin analizi sonucunda elde edilen veriler markalama sürecinin aşamalarının başarısının ölçümler. Böylece tüketicilerin markaya karşı davranışsal eğilimleri gözlemlenir ve markalama sürecindeki aşamaların gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin bilgisi sunulur. Analiz verileri için aşamalar arasında da bir hiyerarşinin uygulanmasını gerektir.

Bir üst aşamanın gerçekleşmesi bir alt aşamanın başarısına bağlıdır. (Performans ve imaj aşamaları için bilinirlik aşaması önceliklidir.) Her aşama ayrı bir dikkat gerektirir.

Marka kimliğini tüketicilere tanıtmayı amaçlayan bilinirlilik, en kısa sürede geçilebilecek bir aşamayken, kanı ve duygu oluşumu, performans ve imaja oranla daha yoğun bir çabayı gerektirir. Rezonans noktası en altta yer alır ve tüm aşamaların bileşimi olduğu için kolay gerçekleşir.

Markalama Sürecinde Marka Sesi 6 Aşama İçin Nasıl Gerçekleşir?

Markalama sürecinin en önemli noktalarından birisi markanın tüketiciye seslenmesidir. Bunun için akla ve duyguya birlikte seslenmesi gerekir.

Markalar,

Marka performansı ve marka kanıları rasyonellikleri nedeniyle akla seslenirken, marka imajı ve marka duygularının duygusal yaklaşımları nedeniyle kalbe seslenirler. Performans ve kanılar ürünle ilgili, imaj ve duygular ise, soyut marka ile ilgili görüşler içermektedir. Marka sesinde tüm aşamaların üst noktası olan rezonans rasyonelliğin ve duygusallığın birleşimi olarak yer almaktadır.

Doğru bir marka sesi ile ürüne ait işlevsel özelliklerle rasyonel yarar, markaya ilişik soyut özelliklerle duygusal yarar sağlanarak birbiriyle iç içe bir bağ oluşturulur.

Bir marka; üründen, marka isminden, logodan, slogandan, reklamdan, çok daha fazlasıdır. Marka karar verme sürecini basitleştirir, karmaşıklığı azaltır, farklılaştıran özellikleri, faydaları ve değerleri ile tüketiciye kısa ve güvenilir bir yol sunar.

Markalama için her zaman işin en başından başlanmalıdır. Stratejinin oluşturulmasından müşteriyle gerçekleşecek etkileşime kadar gerçekleşen tüm markalama işlevlerinde her öğenin hizmet edeceği tek bir nokta olmalıdır. Markalama serüveniniz de nasıl yol alıyorsunuz?

Marka olan girişimler web sitesi ziyaretinizi bekleriz. MOG-blog

BİR MARKALAMA GÜNCESİ

BENİM HİKAYEM BİR MARKA

Markalar, nasıl kurulduklarını, varoluş nedenlerini hikayelerle anlatırlar. Hikaye, mevcut misyonunuzun kaynağını nasıl oluşturabildiğinizden bahseder. Güçlü ve ilgi çekici bir marka hikayesi oluşturmak hedef kitleniz üzerinde etki bırakır ve onların gözünde markanızın hikayesi değer kazanır.

Marka hikayesi aslında akıllarda yer etmektir. Bu aynı küçüklüğümüzde izlediğimiz çizgi filmlere, okuduğumuz masallara benzer. Onların kaçını hatırlıyorsunuz?

Onlar kendi hikayelerinden yola çıkmış marka masallar, marka çizgi filmler olmuşlardır. Akıllarda yer etmenin sırrı etkileyici bir marka hikayesi oluşturmaktır.

Eğlenceli, düşündürücü, bağ kuran, harekete geçme teşvik eden hikayelerin sabit değişmeyen kuralları vardır.

  • Marka hikayesi demek, Müşteriyi değil insanı odağa koymaktır.  Markanın öyküsünü anlatması gereken kişiler, markanın kullanıcısı, markanın daimi müşterisinden ziyade “tüm insanlardır”.

Pazarlamanın teknik bir terimi olan ve çok önem taşıyan “hedef kitle” kurulu bir düzen içinde alışkanlıkları olan insanlardır.  Bu alışkanlıkların oluşturduğu hedef kitleye göre pazarlama ve paydaşları etkin görev alır. Marka, hedef kitleye ve potansiyel kitleyle birlikte sesini duyurabildiği ölçüde büyür ve güçlenir. Piyasadaki her ürün bir ihtiyacını karşılamak için vardır. İnsanlar markaları ihtiyaçlarını gidermek, bir isteklerini gerçekleştirmek için satın alırlar.

Marka hikayeleri insanların engellerle dolu hayat kargaşası içinde kendi isteklerine bir marka kavramını dahil ederek hayallerini nasıl gerçekleştirdiklerini anlatmalıdır. Her bir marka hikayesi bir insanın karşılaştığı engelin nasıl aşıldığı ve istenilen sonuca nasıl ulaşacağını açıklamalıdır.

  • Başarılı marka hikayeleri “sorunları” keşfeden ve bu sorunlara bir çözüm getiren notlardan oluşturulur. Fakat bundan çok daha ötede olan bir şey vardır. Hikayelerin hepsinin sonunda bir dönüşüm vardır.

Markalar sadece bir çözüm vaadiyle hikaye anlatmaz, birlikte gelecek olan dönüşümün hikayesini anlatarak insanların zihinlerine girerler.

  • Markaların bir kişiliği vardır. Markaları tercih etmedeki en büyük sebebimiz, onların sorun çözerken sergiledikleri karakter ve kişiliktir. İnsanlar, duruşlarını sevdikleri markaları satın alırlar.

 Ürünün tasarımından satış sonrası hizmetlere kadar her faaliyetini bu kişiliğe uygun olarak hayata geçiren markalar daha kolay iletişim kurar. Markanın anlattığı hikayenin gerçek hayatta aynı kişilik özelliklerini yansıtması, hikayenin tutarlılığını sağlamış olur.

  • Marka hikayelerinin asıl ilham kaynağı, onu kullanan insanlardır. Marka sadece kendini anlatmakla kalmayıp markaya güvenen ve markayı kullanan insanların hikayelerini anlatarak da onlarla etkili bir iletişim kurar.

İnsanlar, markaların ne kadar büyük, güçlü olduklarını duymak yerine kendilerine hangi faydayı sağlayacağını, kendilerine ne katacağını duymak isterler. Bunu sosyal kanıt üzerinden yapabilmeleri marka hikayesini güçlendirir.

  • En önemlisini bir markanın bir amacı olmalıdır. Marka hikayeleri bir amaç etrafında kurgulanır. İyi anlatılırsa akılda kalıcı olur.  

İyi bir hikaye markanın tüm değerlerini öne çıkartarak en ciddi kurumsal raporlardan daha çarpıcı bir sonuç elde edilmesine olanak sağlar. Güçlü bir hikâye marka ile çevre arasında doğru bağların kurulmasını sağlar. 

Benim hikayem bir MARKA HİKAYESİ’NİN OLUŞUM SÜRECİ, peki ya senin?

Marka olan girişimler web sitesi ziyaretinizi bekleriz. MOG-blog BENİM HİKAYEM BİR MARKA

geçmişten günümüze iletişim

İletişim duygu, bilgi, düşünce gibi mesajların karşı tarafa aktarıldığı çift yönlü süreçtir. İletişimdeki temel amaç; iletiyi istenilen alıcıya ulaştırmak ve karşılığında hedef alıcı da bir değişiklik, farkındalık yaratmaktır.

İletişim bir süreçtir.

  • -Çift yönlüdür.
  • -Dinamiktir.
  • -Geri bildirimi vardır.
  • -Süreklidir.
  • -Karmaşıktır.

İletişim terimsel tanımıyla kaynak, alıcı, ileti, kanal ve geri dönüşü (feedback) adı verilen unsurlardan oluşur.

İlk İletişim Biçimleri

Eskiçağlardan beri insanlar uzak yerlere nasıl haber gönderebilirim sorusu ile karşı karşıya kalmışlardır. En basit olarak işaret ateşleri kullanmışlar. İÖ 1200’lerde Yunanlılar Truva’yı kuşattığında ilk işaret ateşleri kullanılmaya başlanmıştır. Romalılar da haberleşme için kuleler etrafında ateş yakarak haberleşmekteydi. İÖ 330’larda Büyük İskender’in büyük bir megafon kullandığı bilinmektedir. Afrika kabileleri davul çalarak haber iletirdi. 16. yüzyılda Peru’da yaşayan İnkalar, yollar üzerinde belirli aralıklarla koşucu haberciler bulundururdu. Sonrasında yazı bulundu ve çağdaş iletişim adı verilen biçimler ortaya çıktı.

Çağdaş İletişim

Yazının icadı ile iletişim olağanüstü bir devinim geçirdi. İnsanlar düşüncelerini açıklamak için Mısır hiyerogliflerindeki gibi birtakım resimler çizmeye başlamadılar. Yüzyıllar boyunca çok yavaş gelişen yazı dili 15. yüzyılda Johannes Gutenberg’in bulduğu basım yöntemi ile gelişim gösterdi.  Elle yazılarak çok yavaş çoğaltılan kitaplar artık matbaanın bulunmasıyla kısa sürede çoğaltılabiliyordu. Sonrasında 1475’te William Caxton İngiltere’de ilk baskı makinesini yaptı. 19. yüzyılda buhar gücüyle çalışan baskı makineleri ortaya çıktı. Mors alfabesinin de mucidi olan Samuel Morse 1832’de, kablolar aracılığıyla sinyal iletebilen telgrafı icat ederek  1866’da, Atlas Okyanusu’nun altında uzanan bir telgraf hattıyla Avrupa ile Amerika arasında telgraf haberleşmesi sağlandı. 10 yıl sonra Alexander Graham Bell telefonu icat etti. Guglielmo Marconi’nin keşfettiği telsiz telgraf ise, bir telgraf hattına gerek olmadan açık denizdeki gemilerle haberleşmeyi sağladı. 20. Yüzyıla gelindiğinde sesin radyo dalgaları aracılığıyla iletilmesini sağlayan telsiz telefon bulunmuş ve artık düzenli radyo yayınlarının başlanmıştı. 1920’de televizyon icat edildi ve ilk düzenli televizyon yayın 1936’da gerçekleşti. II. Dünya Savaşı’ndan sonra televizyon yayıncılığı büyük bir gelişme gösterdi ki ve halen günümüzdeki eğlence alanında büyük yer kaplamaktadır. Bilgisayar ve uzay teknolojisinin hızla gelişmesiyle artık telefonla dünyanın hemen her yeriyle doğrudan konuşulabilmektedir.

Bilgisayar İletişimi

Bilgisayarların bu yaygın ve etkin kullanımı modern toplumlar için ‘bilişim devrimi‘ nin temelini oluşturdu. Günlük yaşamımıza önemli bir yer edindi ve pratik iletişimiyle önemini hala koruyor.

Toplumun her kesiminde yaygınlaşan bilgisayarlar bilişim toplumunun etkin biçimde çalışması için gerekli hammadde olan veriyi makine içinde işlemekte ve bize sunmaktadır. Bilginin dolaşımı bilgisayar iletişimi ile gerçekleşmektedir. Artık büyük bir hızla doğrudan bilgisayara bağlı terminaller yardımıyla tüm bilimsel bilgilere, şirket kayıtlarına, ekonomik verilere ulaşabilmekteyiz.Yeni iletişim teknolojinin çoğalması ile uzaktan karşılıklı görüşmeler yapabilmekte, toplantılar düzenlenebilmektedir. Peki kişiler geçmişten günümüze gelen iletişimleri kesintisiz biçimde sürdürmeye çabalarken iyi bir iletişimi nasıl sağlayabilir?

İyi İletişimin Yolu Nedir?

İletişimin ilk dakikasından itibaren profesyonel davranarak süreci yönetmeniz gerekmektedir. Bir dizi iletişim pratiklerini deneyimleyebilirsiniz.

  • -İyi bir iletişimci olmak istiyorsanız, iletişim için net mesajlar verir. Karşı tarafı önemsediğinizi ve ona en iyi şekilde yardımcı olabileceğinizi hissettirin.
  • -En önemli hata karşı tarafın sözünü kesmektir. İyi bir iletişim için sabırlı olun. Aktif dinlemeyi keşfedin.
  • -Dinlerken yapılan en önemli yanlışlardan biri ne cevap vereceğine dair düşünürken konuşmayı kaçırmaktır. Sağlıklı bir iletişimin amacı anlaşmak olmalıdır. İletişim de karşı taraflar birbirine rakip olmamalıdır.
  • -Karşı tarafı dinlediğinizi gösteren mimikler iyi bir dinleme için önem ifade eder.
  • -Son olarak yüzyüze bir iletişim için göz kontağı kurulması gerekir. Farklı yerlere yönelmek, farklı işlerle uğraşmak, dinliyormuş gibi yapmak iletişime kapalı olduğunuz imajı yaratır. İletişim fırsattır. Size gelen bir fırsatı kaçırmak istemiyorsanız doğru ve kişiselleştirilmiş iletişime önem verin.

Webokul’da 3 Ağustos 2020 de 10 günlük “İletişim Oyunları” eğitimi başlıyor. Bu eğitime katılarak her gün farklı bir konuda konuşacağımız interaktif iletişimin detaylarına sahip olabilirsiniz.

BAHAR5ER

İŞ HAYATINDA UZAKTAN ÇALIŞMA VE FREELANCE SİSTEMİ

Uzaktan çalışma, bir çalışanın, bir işletme altında kurumun işlerini ofis dışında yürütebilmesi ve yaptığı işin çalışma sürecine kısmen veya tam zamanlı dışarıdan dahil olmasıdır. İşten değil ofisten bağımsız çalışırlar. İşverene karşı sorumludur ve onların yönlendirmesiyle çalışırlar. Uzaktan çalışma sisteminde sigorta, izin, vergilendirilmesi gibi birtakım şartlar işveren tarafından belirlenir ve karşılanır. Freelance, yani bağımsız çalışanlar sigorta, vergi, olası giderlerden kendileri sorumludur.

Uzaktan çalışan kişi işlerini görev edindikleri kurumun resmi çalışanı olarak görülürler. Freelance çalışma sisteminde ise bu farklıdır. Freelance, resmi bir işleme tabii olmaksızın, verilen görevleri üstlenir ve yaptığı iş kadar ücretle çalışır. Freelance yapılacak işler yöntemini benimsemiş kişiler kendi işine sahiptir. İşverenleri yoktur. Müşterileri vardır.

Uzaktan Çalışan ile Freelance Çalışan Arasındaki Fark Nedir?

HOMEOFFICE

Freelance evden çalışma sistemi ve uzaktan çalışma belirli bir ofis kültürleri olmadığı için benzerlik taşır fakat sıklıkla karıştırılan kavramlar olarak karşımıza çıkar. Avantaj ve dezavantajlar karşılaştırıldığında hem işveren hem çalışan arasında uzaktan çalışma hakkında bilgi sahibi olmak mümkündür. Uzaktan çalışmanın işletme ve çalışan yönünden değerlendirilmesi ile ortaya konacak işleyiş olumlu ve olumsuz bir çok unsuru beraberinde getirecektir.

İşletmeler Yönünden Uzaktan Çalışma İşverene Ne sağlar?

Her yerden çalış!
  • İşletmeler iş yükünün ofis dışından da yürütülebileceği iş alanlarında çalışanların bir kısmını ofis dışında tutarak ofis giderlerinin azaltılmasını sağlayabilir.
  • Maaşlı çalıştırıldığında yüksek ücret ödemek durumunda olacağınız personelleri uzaktan çalışma yöntemini benimseyen iş yolları üzerinden seçerek onlarla daha uygun bütçeli anlaşmalar yapabilirsiniz.
  • Ofiste geçirilen zamanın büyük kısmının mola, yemek zamanı, iş dışı sohbetler gibi unsurlarla geçirildiği düşünülürse bunların ortadan kalkmasını sağlamış olursunuz.
  • Şirketler, özellikle uzaktan çalışma sistemi ile çalıştırdıkları çalışanlarına daha çok dikkat etmelidir. İş-bilgi güvenliği de çalışan güvenliği kadar önem arz etmektedir.

Çalışan Kişi Yönünden Uzaktan Çalışma Ne ifade Eder?

  • İşe gitme-gelme, hazırlanma telaşı olmadan sadece işinize odaklanarak daha verimli çalışabilirsiniz.
  • Çocuklu bir aileniz varsa uzaktan çalışma anlayışını benimseyerek çocuğunuzla daha fazla zaman geçirebilir, evinizde yaptığınız yemekle daha sağlıklı bir yaşam sürebilirsiniz.
  • İş arkadaşlarıyla anlaşamama, çalışma ortamından rahatsız olma, mobbing gibi benzer stres yaratıcı durumlar yaşamazsınız. Ortamdan sıkıldığınız da ev içerisinde veya dışarı çıkarak çalışma mekanınızı değiştirebilir, çalışmalarınıza oradan devam edebilirsiniz.
  • Ev ortamının rahatlığı göz önünde bulundurulup ayrıca ofis ortamını kodlayıcı şekilde sistematik bir çalışma sistemi kurulabilir.

Teknoloji ve internetin imkanlarıyla gelişen uzaktan çalışma hem çalışanlar hem de işverenler açısından olumlu ve olumsuz özelliklere sahiptir. Bu değişkendir. Her iş uzaktan çalışma sistemine uygun olmaz ve her çalışan da ofis dışı çalışma sistemine uyum sağlamayabilecektir.

Uzaktan çalışma ve freelance çalışma yöntemininin en büyük farkı nedir?
Uzaktan çalışma sistemi ile işlerini koordine eden bir çalışan günün belirli saatlerinde yapması gereken sorumlulukları belli bir sistem dahilinde gerçekleştirir ve ofis çalışmalarına paralel hareket eder.  Freelance yöntemini benimseyen çalışanlar ise müşterileriyle yaptıkları anlaşma üzerinden proje bazlı veya saatlik olarak çalışırlar. Aynı anda çok sayıda müşteriyle birlikte çalışabilir iş ilişkilerini kendileri düzenler.

Uzaktan çalışma sistemi avantajları nedir?
Uzaktan çalışma yöntemi için gerekli olan malzemeler, bilgisayar, çalışma planı ve bir internet olacaktır. Bunların üçü sağlandığı sürece zamanınızı yönetebilirsiniz. Bir yandan sizden istenilen görevleri yerine getirirken diğer yandan kendinize vakit ayırabilirsiniz.

Uzaktan çalışmanın dezavantajları nedir?
Bu yöntemi benimseyen çalışanların iş yetiştirme kontrolü, işin raporlanması gibi durumlarda belirli çalışma düzeni olmadıkça yapılan işlerin işleyişini kontrol etmek zorlaşacaktır. Konfor alanını fazlaca sahiplenme iş sorumluluk bilincinden uzaklaşılmasına sebep olur. İşveren karşısında güven sarsan sorumluluk dışı hareketlerden kaçınmak gerekir.