Bahar 5er tarafından yazılmış tüm yazılar

YÖNETİCİNİN KANUNU

Baharın kitaplığından merhaba, elimde yüzyıllar öncesine dayalı ilginç bir okunma tekniği olan bir kitap var. Bu kitap Yirmi birinci yüzyılda başarılı bir liderlik için 47 eski samuray ilkesini alan bir kitap. Kitabın kapağında yazılı açıklama bu.

Kitap 1000 yılı aşkın bir süre önce, bir yönetici grubunun cesaret isteyen bir yolculuğu konu alıyor. Büyük organizasyonlar yaratmalarını sağlayacak olağanüstü liderlerin gerektirdiği bilgeliği aradılar ve bunları 47 ilkede birleştirdiler.

Keşfettikleri bu ilkeler yöneticilik tarihi şekilllendirdi ve Japon iş dünyasını 700 yıl boyunca destekledi.

Aslında japon tarihini araştırdığımda biz modern yöneticilik anlayışının en eski ve en değerli öngörülerin sunulduğu kitabın bir askeri strateji uzmanı tarafından yazılan savaş sanatı adlı kitabı strateji uzmanları şöyle der, söz konusu planlar işe yarar ancak organizasyonlar nasıl yürütülür. Bununla ilgili çok az sayıda kitap vardır .ve işte bu kitap işletmeniz için kurduğunuz stratejileri yürütme aşamasına geçirebilmeniz için haberdar olmanız gereken 47 samuray ilkesi ile liderliğe yol gösterir. Kardeş kitap bir nevi.

Bu kitap 1941 de ilk defa İngilizceye çevrilmiş ve orijinal metne sadık kalmak için çok uğraşılmış. Türkçesi bile Japon kavramlarından ötürü anlaşılması ağır bir kitap.

Kitabın özel bir okunma formatı var, öyle alelade okunmuyor. En sonunda kurumsal ve kişisel bir yolculuk için uygulama desteği verilmiş. Ben de bu uygulama bölümünü kullanıyorum.

Hadi şimdi en sevdiğim bölüm gelsin. Kuytu köşelere gizlenmiş keşfedilmeyi bekleyen bu kitaptan sürpriz bir bölümü sizin için açıyorum. Ve bir adet ilkeyi sizin için seslendiriyorum.

Baharın kitaplığında bu bölüm sona erdi. Bir sonraki bölümde yeni bir kitapla görüşmek üzere. Hoşca kalın…

İŞ BİRLİĞİNE DAYALI LİDERLİK

Baharın kitaplığından merhaba . bu bölüm Karen ve Henry kimsey’in iş birliğine dayalı liderlik adlı kitabı sizlerle.

Bu kitap yepyeni bir liderlik hikayesi ile başlıyor. 5 farklı ketegoride sizinle paylaşmak istediğim  notlarım olacak ama öncesinde sevgili Simay Sezer geçen hafta instagram üzerinden sorduğum bayram sorusuna doğru yanıt vermiş ve Lokumcuk adlı şekerin hangi gıda şirketine ait olduğunu bulmuştun. Kader bu ya eşin de ne tesadüf orada çalışıyordu. Kitaptan aldığım notlarım dışında bu hikaye senindir.

Gelin hikayeyi ben okuyayım siz dinleyin.

Kitaptan aldığım notlarım ise şöyle ilerliyor onların da siz dinleyenlere yol gösterici olacağına inanıyorum.

Baharın kitaplığında bu bölüm sona erdi bir sonraki bölümde görüşme üzere hoşca kalın

BİR AĞIZ İKİ KULAK

Baharın kitaplığından merhaba, bu bölüm bir zen iletişim sanatı olan bir ağız iki kulak adlı kitapla birlikteyim.

Kitap şöyle bir sloganla başlıyor dinlemeyi bildiğinde konuşmayı öğrenirsin. 118 sayfa bir çırpıda okudum ve sanki bir meditasyon yaparmışçasına keyif aldım. Şimdi notlarımı sizinle paylaşıyorum.

Kitap 9 bölümden oluşuyor. Bana göre çok romantik ve meditasyonvari olan kısım 4. Bölüm. Sevecen konuşmanın 6 mantrası.

Bu mantralara geçmeden önce çok sevdiğim bir sözü not almışım. Yanlış anlama bir anda ortaya çıkabilir bir algımız oluştuğu an onun tutsağı oluruz ve onu temel olarak aldığımızda söylediğimiz ve yaptığımız herşey tehlikeli olabilir zen geleneğinde işte bu nedenle konuşma ve düşünmenin yolları kesilmelidir. Konuşmayı sürdürürseniz sözcüklerinizin tutsağı olursunuz.

Derinlemesine dinlemek bir tür derinlemesine bakmaktır. Gözlerinizle değil kulaklarınızla bakarsınız.. gözlerinizle baktığınızda acıyı görebilirsiniz. Kulaklarınızla baktığınızda o kişinin sözlerinin titreşimlerini işitebilirsiniz

Şimdi gelelim 6 mantraya. 6 mantra sevgi diliyle söylenmiş ve insanlara onları gördüğünüz, anladığınız, önem verdiğinizi bildiren altı cümledir.bu cümlelere mantra diyoru. Bunlar bir tür sihirli formüldür. Söylediğinizde bir mucize yaratabilirsiniz. Mantrayı söylemeden önce 3 kez nedef alıp vermeniz istenir. Bu mutlu düşünmeye sizi götürecek en kısa yollardan biri.

Mantranın iş görmesi için farkındalıklı nefes calışması ve ardından diğerinin gözlerinin içine bakarak söylememiz gerekiyormuş.bir mantra en az 4 kısa kelimeden oluşmakta. Ve mutlu bir ortam, keyifli bir sohbet, güven dolu bir iletişim için bunun kullanılması gerektiğini vurguluyorlar.

1 mantra: senin için buradayım.  Birine verebileceğiniz en değerli armağandır. Düşünsenize senin için buradayım dediğinizde zihin birden yuvasına döner ve kendinizi daha güvende hissedersiniz. Bunu yapabiliyorsanız karşılık beklemezsizin. Bu mantra işlediğinde ortada her ne konuşuluyorsa siz e diğerlerine aynı anda kelimelerde anlayış etki sağlar.

Buradayım yada yayındayım derken fiziki anlamda yanınızda olmasına da gerek yoktur. Telefon açmanız , farkındalıklı 3 doz nefes ve ardından yanındayım seni destekliyorum demeniz bile güç verecektir.

2.mantra:  eğer 1. Mantrayı uyguladıysanız 2.ye geçebilirsiniz. Eğer hiç kullanmadıysanız ,bir konuşmada bir toplulukta nedenb urada olduğunuzu, iletişim kurduğunuzu, çalıştığınızı anlatmadıysanız 2. Mantraya lütfen geçmeyiniz.  “burada olduğunu biliyorum ve çok mutluyum. Bu mantrada da diğer kişinin onaylanması ve mutlu olması önem taşır. Bu mantra bir kişiyi gerçekten gördüğünüzü temsil eder. Bu mantrayı bir akşam yemeğinde görüşme imkanı olmayan bir telefon sohbetinde veya bir e posta ile konu arasında dile getirebilirsiniz. İlk başta tuhaf ve alışması zor gelecektir ama zamanla kolaylaşacaktır. Başarırsanız uygulanma değeri çok yüksektir.

3. mantra: 1. Ve 2 mantradan bağımsız ilerler.  Çükü karşınızdaki kişinin acı çektiğini fark ettiğinizde kullanılır.  “Acı çektiğini biliyorum işte onun için yanındayım. Bu mantrayı söylediğiniz de acı azalacaktır. İlk dürtünüz durumu düzeltmek için birşey yapmak olmalıdır ancak buna her zaman gücümüz yetmez. Gücümüzün yettiği tek şey sevgiyle yanında olduğumuzu hissettirmektir.

4. mantra: çok gururlu bizler için biraz güçtür. Bir acı çektiğiniz ve acınıza diğerinin eden olduğu vakit kullanırsınız. Bu bazen yaşanan bir şeydir. Sevdiğiniz biri sizi eleştirdiğinde dışlayıcı davrandığında derinden acı duyarsınız. Bu hayatı çoğumuz yapar ben de yaptım. Bu sana ihtiyacım yok demenin dolaylı yoludur.  Gidip yardım istemeyiz. Oysa 4. Mantra der ki, acı çekiyorum lütfen yardım et.

Bu mantrayı söylemeyi başarabilirseniz acınız anında azalır.  Onun için lütfen bu cümleyi kredi kartı büyüklüğünde bir kağıda yazıp cüzdanınıza koyun. Sihirli bir formüldür. Daha uzun da yazabilirsiniz neden öyle söylediğini ve davrandığını bilmiyorum. Lütfen açıkla.! ben acı çekmiyorum yardıma ihtiyacım yok demek gerçek bir sevgi dili değildir.  Bir acı çektiğinizde ve karşınızdaki kişinin suçu olduğuna inandığınızda 4. mantrayı uygulayın. Zen öğretisi terapi seanslarında 24 saat acı çekme hakkınız vardır. Fazla değil. 24 saat dolmadan uygulamaya geçmeniz gerekir. Eğer 24 saat içinde sakinleşemiyorsanız kime söyleyecekseniz bunu ona yazın. Mutluluğu paylaştığınız gibi acıyı da paylaşmanız gerektiğini unutmayın.

Mantrayı 3 cümleye bölebilirsiniz. Acı çekiyorum ve bunu bilmeni istiyorum. Elimden geleni yapıyorum ve kendime ve sana öfkeyle zarar vermeyeceğim. Lütfen yardım et.

5. mantra: bu mutlu bir andır. Önem verdiğiniz biri ile konuştuğunuzda bu mantrayı kullanabilirsiniz.  Bu mantra şanslı olduğumuzu ifade eder. Ve yaşanan anı eşsiz kılar.

6. mantra biri sizi övdüğü veya eleştirdiği an kullanılır. Kısmen haklısın. Her insanın pozitif ve negatif yanları vardır. Bİrinin güzel yanlarını gördüğümüzde diğer yanı görmezden geliriz. Tevazuyu koruyabilmek için bunu belirtmek size kolaylık sağlayabilir.  Biri sizi eleştirdiğin de ego savaşına girmemek için Kısmen haklısınız ama iyi yanlarım da var diyebilmeli, biri sizi övdüğünde böbürlenmek yerine kısmen doğru olan bir şey söylediniz zira belki enüz görmediğin zaaflarım var diyebilmelisiniz.

6. mantra hakikidir. Yalan söylemez sahte değildir. Ya sesli ya da içinizden bunu söyleyebilirsiniz. Aynı yöntemi başkalarına bakarken de yapabilirsiniz. Çünkü herkes aynıdır. İyi ve olumsuz birçok yanımız olduğunu kabul etmeliyiz. Bize göre doğru olan başkası için yanlış olabilir.

Şimdi en sevdiğim bölüme geldi sıra. Kitaptan bir sayfa açıyorum ve karşıma gelen sayfayı size okuyorum.

Başlığımız çayı farkındalıkla içmek

Bakalım ne diyor. Çay hayatta en sevdiğim.

Baharın kitaplığında bu bölüm sona erdi bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşça kalın.

GÖRÜNMEYENİ SATMAK

Baharın kitaplığından merhaba bu bölüm tam bir hizmet pazarlaması odağında bir kitapla sizi tanıştıracağım.  Yazarı Harry Beckwith diyor ki görünmeyeni satmak…

Gelmiş geçmiş en iyi on pazarlama kitabından biri olarak biliniyor, hizmet ve ürün pazarlaması arasındaki farkı vurguluyor.  Hizmet satın almak isteyen müşterinin düşünce tarzını ve hizmet sektörünün işleyişini inceliyor.

Ben bu sefer aldığım notları paylaşırken size bu notların anlatıldığı hikayeyi de anlatmaya karar verdim.

  1. Notum kelebek etkisi,ufacık bir etmen devasa bir sonuç
  2. Pazarlama iletişiminizde bir şey söylediyseniz defalarca tekrarlayın.

Baharın kitaplığı bu bölüm sona erdi bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşça kalın.

AMAÇ, ANLAM VE TUTKU

Baharın kitaplığı merhaba bu bölüm özel bir not ile başlıyor. Önce hikayemiz gelsin. Başkan John F Kennedy 1962 yılında NASA’yı ziyareti eder.  Orada çalışan bir temizlik görevlisiyle başından geçen ve çok bilinen bir anektod vardır. John F. Kennedy NASA’daki görevliye aslında bir konuşma açmak için ne iş yaptığını sorar. “Ay’a insan göndermeye yardım ediyorum.” şeklinde bir cevap verir. Bu cevap ile en sıradan işlerin bile doğru bir bakış açısı ve bilinçle küçücük görünen ama büyük işlerin bir parçası olabileceğini bize kaydettiren çok güzel bir örnek sunuyor.

Baharın kitaplığında bu bölüm duygusal zeka serinin son kitabı 11 kitap: Amaç, Anlam ve Tutku adlı kitabımla sizlerleyim.  Bu anektod sayfa 43 de yer alıyor.

Kitaptan aldığım notlara gelirsem, ilgimi çeken bir çok yer olması ile birlikte dijital bir hatırat olarak özel paylaşmak istediklerim var. Kitabı 2020 Mart’ta okumuştum.

HERKESİN BİR ŞEYDE ARADIĞI ANLAM FARKLIDIR

Amaç bulunmaz inşa edilir!.

Amaç aramayız tutkular ararız bunlar anlam kaynaklarımızdır.

Amaç değişmez ulaşacağı yollar değişir

Kitap iş odağında 3 unsurdan bahsetmiş ve ben şöyle notlar almışım.

  • İş odaklı düşünce
  • Kariyer odaklı
  • Amaç odaklı

Her gün iş yaptıktan sonra bu 3 düşünce yapısına odaklan ve not et. ( hani bir önceki bölümde size bir excel dosyamdan bahsetmiştim, işte onun içine ekleyebilirsiniz bu detayı).

Sürekli amaç odaklı çalışamazsın ama nerede ne yaptığını sorgulayabilirsin.

Amaçlarınızı eyleme dönüştürecek etki planınızın olması gerek

Şimdi gelelim şu 3 unsuru detaylı incelemeye… 10 bölümden oluşan bu kitabın 5. Bölümü sizlerle.

Dan Pontefract bize 3 unsuru şöyle açıklıyor;

Baharın kitaplığında bu bölüm sona erdi. Benim için de amaç, anlam ve tutku kavramları altında kendime belirlediğim değerlere uyuyor.

Bu hayatta bir payım var, paylaşırım, anlatırım, yazarım. Bu beni tanımlayan 3 eylem.

Şu fani hayatta eğer siz de kendi hikayenizi paylaşmak isterseniz eylem kısmında sondan başa doğru ilerleyin. Önce onu yazın. Ben yıllarca amacımı, tutkumu yazıp unuttuğum yüzlerce sayfayı buldum bugün. Hepsinde çıktığı yolun aynı olduğunu fark ettim. Şimdi keyifle onu anlatıyorum! Evrene o enerjiyi verin. Sonrasında paylaşmak için özel an’ı beklemenize gerek yok. Hissettirin yeter.  En güzel an da zaten kendiliğinden hikayenizi paylaşmış olacaksınız.

Bir sonraki bölümde yeni bir kitap ve notlarımla yeniden birlikte olacağız. Dinleyenlerime sonsuz teşekkürler. Hoşca kalın.

MUTLULUK

Baharın kitaplığından merhaba, bu bölüm duygusal zeka serisinin en tatlı, en şirin, en keyifli kitabı ile birlikteyiz. Adı: Mutluluk

Bakın mutluluk ile ilgili kitaptan aldığım notlar şöyle:

Sosyal psikoloji alanında çalışan Vanessa Buote der ki; Mutlu olmak ve zengin bir hayat sürmek iyiyle kötüyü birlikte kabul etmektir.  Kötüyü nasıl yeni bir çerçeveye oturtacağınızı öğrenmekle ilgilidir.

Sağlıklı pozitiflik bakış açısına göre mutluluk, hakiki hisleri gizlemek değildir. Acının etkisinden kurtulabilme becerisidir. Her duyguyu benimser ve içinde duygusal esneklik barındırır.

İşte bu noktada mutluluğu iş bağlılığını arttırmak için nasıl kullanırız diye sormuşum.

Bir kişide iş bağlılığını arttırma ve performansı iyileştirme için mutluluk ne yapar?

Tam bağımlılık (yani işi yaparken anda kaybolma hissi) için 3 unsura ihtiyaç vardır, diyor kitap.

1-anlamlı bir gelecek vizyonu

2-amaca sahip olma

3-harika ilişkiler

İş gücü boyunca duyguları motivasyonu ve algıyı yükseltebilecek en önemli şey birbirinin alanına saygı duyan anlamlı bir işte ilerleme kaydetmektir.  Mutluluk ile ilerleme ilkesinin bir anlamı olmalı. Vegan’ın bir şarkısı vardı öyle değil mi bu sabahların bir anlamı olmalı.

Şimdi gelelim en sürpizli kısıma. Şimdi bir sayfa açıyorum ve sizler için okumaya başlıyorum.

Gün sonu içsel iş yaşamı değerlendirme. Böyle bır liste var . Size oradan en önemli iki başlığı veriyorum . Bunun için haftalık bir (excel listesi hazırla)demişim kendime. Yapıyor muyum? Evet yapıyorum. Action for happiness takviminden yardım alıyorum. Her ay’a özel takvimleri çok keyifli.

Şimdi düşünme sırası sende.

Sor gelsin.

Bugün ilerleme için hangi küçük olaylar bir kazanıma ya da olası bir dönüşüm noktasına işaret etti?

Bugün hangi küçük olaylar bir aksiliğe ya da olası bir krize işaret etti?

Baharın kitaplığında bu bölüm sona erdi. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşça kalın.

ÖZGÜN LİDERLİK

Baharın kitaplığından merhaba bu bölüm  duygusal zeka serisinin özgün liderlik adlı kitabı elimde

Kitaptaki notlarım şöyle ilerliyor

HİÇ KİMSE BAŞKASINI TAKLİT EDEREK ÖZGÜN OLAMAZ.

Liderliğin temel koşulu özgün olmaktır. İyi bir lider olmak için belli bir karakter özelliği olması gerekmiyor özgün liderliğinizi keşfetmeniz için kendinizi geliştirmeye yönelik bir çaba içinde olmalısınız. Hayatınızı buna adamalısınız (sanatçılar gibi)

Kendinizi geliştirme sorumluluğu size ait olmalı. Hayat öykünüzden ders çıkarmalısınız.

Değer ve ilkelerinizi uygulamaya dökmelisiniz.

Örneğin, başkalarının iyiliğini düşünmek bir değer iken, insanlara iş güvencesi sunmak ve potansiyellerini gerçekleştirmeye imkan sağlayıcı bir ortam hazırlamak liderlik ilkesidir.

Özgün bir liderin gelişim süreci. Harika sorular var. ben cevabını verdim sıra sizde. !

Hayatınızın erken döneminde sizi en çok hangi olay veya kişiler etkiledi?

Farkındalığınız için hangi araçları kullanıyorsunuz? İşte ben buyum dediğiniz an nedir? Orada ne oluyor?

En güçlü değerleriniz nedir? Kaynağı nedir? çocukluktan bu yana değişim oldu mu? Değerleriniz eylemlerinizi nasıl şekillendiriyor?

Sizi motive eden dışsal ve içsel motivasyon unsurları nedir?

Etrafınızda nasıl bir destek ekibi var? sizin özgünlüğünüz için onlar ne yapıyor?

Hayatın her alanında aynı kişiliği sergiliyor musunuz?

Özgün olmak sizin için nedir? Bedel ödediniz mi?

Özgün liderliğinizi geliştirmek için hangi girişimlerde bulunacaksınız?

Özgün lider ne olursa olsun kararlıdır. Özgüven sahibidir.

Çalışanlarına liderlik yolu açar, ilham verir ve onların yükselmesi için sorumluluk üstlenir.

Uzun vadede büyük başarı sağlar

Özgün lider için hep başarı ve ödüller vardır fakat en büyük ödül, liderlik ettiği kişilerin bir hedefe ulaşması kadar keyif vermez.

Liderliğe yeni getirilmiş bir kişinin 90 günü çok önemlidir.

İnsanlara kendini iyi ifade ederek doğru bilgi verme gayreti içinde olmak, yeni ortamda insanlara karşı mesafeyi korumak ve otorite ile ulaşılabilirlik arasındaki gerilimi yönetebiliyor olmak çok önemlidir.

Fikirlerinizi ve kendinizi satın. Şirket içindeki nüfuz alanınızı genişletin.

Liderlerin negatif geri bildirimleri becerileri veya uzmanlık alanları  ile ilgili değildir. Tarzları ile ilgilidir. Sert tavrınızı yumuşatın.

Yeni şeyler ve farklı rol modellerde öğrenme ve kendinize uyarlayabilme becerisi edinin.

Oyun yazarı Wilson Mizner derki; bir yazarı birebir kopyalamak inhitalken birden fazla yazarı kopyalamaya araştırma denir.

Geçmişinizle ilgili özgün hikayenizi güncelleyin.

Hatalara karşı bağışlayıcı olun buna karşı tarafı sabırla gelişime teşvik etmek demektir.

Notun üstüne bir not daha eklemiş ve şöyle yazmışım. Bunu hiç duymadım.

Şimdi siz duymuş muydunuz önceden onu bilmiyorum soru gelsin.

Sert empati nedir? Özel bir yaklaşımdır. İnsanlara istediğini değil ihtiyaç duyduğu şeyi vermektedir. Bireye ve yaptığı işe karşın denge kurar. Ne zaman geri çekileceğini iyi bilmelidir.

Şimdi kitaptan bir bölüm okuma sırası…

Baharın kitaplığında bu bölüm sona erdi bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşca kalın.

ETKİLEME VE İKNA

Bahar’ın kitaplığından merhaba. Bu bölüm Harvard Business duygusal zeka serisinin sekizinci kitabı etkileme ve ikna ile birlikteyiz. Bu bölüm notlarıma hemen başlıyorum.

  • Etkileme ve ikna  iş dünyası yöneticilerinde ve liderlikte çok önemlidir
  • Güven oluşturmak, başkalarını etkileme becerisinin temelini oluşturur. Bunu yetkinlik ve karakter özelliği ile yapar.

Yetkinlik: ekibin yaptığı her konuda her şeyi bilmek değil, sağlam kararlar alacak kadar işten anlamak ve yeterli bilgiye sahip olmadığında soru soracak cesareti gösterebilme yetkinliğine sahip olmaktır.

Karakter: karar ve eylemleri bireysel çıkarların ötesinde değerlere dayandırmak ve gerçekten önemsemek

Gelsin sorumuz. Karşı tarafı cezbedecek ve motive edecek, net, ön görülü ve ilham verici bir mesaj iletme becerisi nasıl sağlanır?

  • Karizmanın temeli duygulara dayanır. Aristonun logos,ethos ve pathos simyasında yarattığı bir etkidir. Başkalarını etkilemek için ölçülü bir hitabet, Kişisel ve ahlaki bir güven, Karşı tarafın duygularını harekete geçirici bir mesaj
  • Hitabet sanatının 9’u sözeldir. Metafor, hikaye, tezatlık, retorik sorular, üç maddeli listeler, grubun duygu yansıtımı, ahlaki ifadeler, yüksek hedefler ve bu hedeflere ulaşılabileceğine dair görüşleri aktarabilme. 3’ü ise sözel olmayan taktiklerdir. Hareketli bir ses tonu, yüz ifadeleri, jestler
  • Bunun dışında liderler bir aciliyet duygusu yaratma, geçmişi hatırlatma, tekrarlar kullanma, özveriden bahsetme ve mizahı kullanma da karizmatik özelliklere sahiptir.

Karizmatik konuşmacı bağlantı kurdurur, karşılaştırır ve tezatlık oluşturur.

Metafor ile anlatır. Hikaye ve anektodlarla ilgi çekici hale getirir tezatlık ile mantığı ve tutkuyu bir araya getirir.

Karizmatik konuşmacı kişileri olaya dahil edip öze inmek istediğinde retorik sorular sorar, böylece dinleyiciyi konuşmaya teşvik eder. 3 madde ile anlatır. Çünkü insanlar bütünsel olarak ele alınan bir  konuyu maddeler üzerinden hatırlar.

Dürüstlük ve otorite kullanımını sağlarken konuşmacı duyguları yansıtan ahlaki ifadelerle güven sağlar. Sizinle kendini özdeşleştirir. Ve bunu yüksek hedefler koyarak yapar.

Ayrıca burası önemli!

Beklentilerin çok güzel olduğu bir hikaye dinlemek istemeyiz arada beklenti ve gerçeklik arasındaki mücadeleyi tüm berbatlığı ile görmek isteriz. Pozitif bir tablo inandırıcı değildir fakat mübalağa veya manipülasyon sevilmez şüphe ile yaklaştırılır. Kusursuz olmadığınızı bilmeliler. Karanlığı kucaklayın.

Şimdi gelelim kitabımızdan bir bölüme. Hemen açıyorum sayfamızı sayfa 114.

Baharın kitaplığında bu bölümümüz sona erdi bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşca kalın.

AVUÇLARIMDA BABAMIN ELLERİ

Baharın kitaplığından merhaba, normalde bu bölüm duygusal zeka serimizin son 4 dört kitabı ile devam edecektim ancak bu kitabı tam da bunun ortasına eklemek istiyorum.  Kitabın adı. Avuçlarımda babamın elleri…

Bu başlık kulağa nasıl geliyor hadi bir resmetmeye çalışalım. Kitabın kapağında Melda hn ile rahmetli babası mahmut bey var. Kitabın üst dokusu nostaljik. Arda kapakta izmir saat kulesi var. Kitapların kendine has bir kokusu vardır ya! ben hafif bir gül kokusu hissettim. Kokulu kağıt mı kullanıldı, bir parfümün yanında mı uzun süre kaldı bilmiyorum ama okurken o kokuyu hissetmek güzel geldi.  Kitap, bana yazarımız Melda taptık’ın hediyesi. Kitabı ilk elime aldığımda beni, bana yazdığı güzel bir söz karşıladı. Kitabı bitirdiğimde fark ettim ki, Tıpkı babasının elleri kendi avucunda olduğu gibi ben de melda ellerini avucumda hissetmişim.

Kitap hüzünle başlıyor.  Önce çok ağlayacağımı hissettim. Sonra öyle bir an geldi ki kitap yerini mücadeleye bıraktı. Hayatın anlam arayışı, yılmazlık, empati, ev halkına liderlik, koordinasyon, ekip yönetimi, farkındalık için alınan eğitimler, bir şeyi yeri ve zamanı geldiğinde bırakabilme, akışta olma, sürekli yeniden bir hayat kurabilme azmi ve bunu başarma içgüdüsü… içimizden biri. Kadın-erkek ilişkilerine bakış açıları, nesilden nesile yetiştirilme tarzı ve bunların tam göbeğinde bir hastane yöneticiliği. Tam bir hayat dersi. kitabı okuyup bitirdiğinizde Melda hn. Destek olan o kadar kişi aslında el birliği ile kitabı okuyanla da büyük bir bağ kuruyor. İş birliği ve iletişimin ne denli güçlü olabildiğine şahit oluyoruz.

Belki bu kitabın adı ve kapağı başka olmuş olsaydı. Aynı hayat öyküsünü iş dünyası adı altında fazlasıyla konuşurduk. Normalde kitap okurken yanıma kalem alırım. Bu sefer almamıştım. Altını çizebileceğim, araştırabileceğim bir yer olur mu diye okurken gözlerim bir yanda hep kelimeleri tarafı.

Buldum. Hiç bilmediğim farkındalık bilgileri, bizim hayatımız için de hiç bilmediğimiz tıp terimleri, hatta Mersin de bir dönem yaşamış ve çok ünlü olan bir doktor. Okumaya ara verip doktor cem kınacıyı araştırmaya başlamıştım. Mersin de yaşadığım yerde kitabın anlattığı dönemde özel bir hastane de görev yapan Nükleer tıp doktorundan bahsediyor. Dr. cem kınacı.  Satırlar şöyle ilerliyor: “Yaptığı araştırmalar sonucu yıllardır aldığı eğitimlerin katkısı ile aşılardaki ağır metallerin çocukların vücudundan atılamadığını tespit etmiş. Aynı zamanda dünyadaki dan protokolündeki ilk Türk doktormuş”.  Gurur duydunuz siz de değil mi!

Bilmeyenler için bilgi olarak not düşeyim. Dan protokolü. Dünyada geçerli Otizmin tedavisine yönelik tedavi protokollerinin en ünlüsüymüş ve bu araştırırken şunu öğrendim. 27 ünlü otistik ve bilim adamı varmış. İnternet dünyası en ünlü olarak 27 kişi seçmiş.

Kitap 3 kere bir döngüden bahsediyor. Bu döngü bir nesne aslında. Hepimizin evinde, çeyizinde yer küçük ya da büyük yer alıyor. Onu her gördüğümde aklıma bu kitap gelecek.

Şimdi gelelim en güzel yere. Kitaptan bir bölüm okuma ve veda zamanı. Sürpriz bölümümüzün başlığı hayatınızdaki çöpleri temizleyin:

Peki ya sizin şarkınız? … Baharın kitaplığında bu bölüm sona erdi. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşça kalın.

Çorum Ticaret ve Sanayi Odası ve Çorum TSO Kadın Girişimciler Kurulu’nun davetleriyle ADIM ADIM MARKA YARATMAYI konuşacağız:

-Yeni bir iş kurarken üretim mi yoksa marka mı önce gelmelidir?

-12 adımda markalaşma reçetesi,

-Marka adı geliştirmek neden ilk adım olmamalıdır?

-Marka, krizde can simidi olabilir mi?

-Satışla reklam neden birbirlerini kıskanırlar?

-Reklam yapmadan da marka yaratmak mümkün mü?

-Marka olmak pahalı veya meşhur olmak mıdır?

MARKALAŞAN KADINLAR

Baharın kitaplığından merhaba bu bölüm Duygusal Zeka ve Liderlik kapsamındaki kitaplara ara veriyor ve Markalaşan Kadınlar diyoruz.

Catherine Kaputa bu kitabı 2009 da yazmış , 2009’dan bu yana çoğu unsurun daha çok içine girdik. Teknoloji ile ilerledik, dijital çağ yoğunluğunu arttırdı. Hayatımıza sayamadığımız kadar sosyal medya mecraları girdi ve kitaptaki bilgiler bulunduğumuz tarihte bire bir bizi bize anlatarak güncelliğini korumaya devam ediyor.

Kitap 10 bölüm ben 5.bölümden itibaren ikinci yarıyı çok beğendim. Birinci bölümde eril ve dişil yanların üzerinde çok durmuş. Ve sanırım ben kendi açımdan erkek ve kadın kavramları arasında bir karşılaştırma üzerinden gidilmesini durağan karşıladım. Önce kitap ilerlemiyormuş gibi geldi sonra bingo 5. bölümde meğerse kitap sizi kendinize ısındırıyormuş. Tabi bu kitap biz kadınlar için yazılmış olsa da erkek gözü ile de okunabilir. Nerede nasıl davranıyoruz buna farklı bir bakış açısı sunuyor.

Kitabın en özgün yönü soru işaretleri ile sizi düşündürtmesi. Ve iç görü elde edebilmenize olanak vermesi. Kendimizi marka olarak düşünme, konuşmanız, giyiminizi, tavırlarınızı ağınızı, markanıza uygun hale getirme vurgusu uygulandığında çok güçlü olacaktır. Okuyucuyu da buna teşvik edici pek çok yöntemi başından geçen olaylarla, danışanlarının anlattıkları ile aktarmaya çalışmış.

Şimdi gelelim benim yorumumdan sonraki en zevkli bölüme.

Kitaptan sürpriz bir bölüm açıyorum ve size bir hikaye okumaya başlıyorum.